Hakkım da yok yetkim de

27.11.2014



TBMM Başkanı Çiçek, 4 eski bakan ile ilgili Meclis Soruşturma Komisyonu haberlerine yayın yasağı konusunda başvuru yapmadığını, buna hakkı ve yetkisi de olmadığını belirtti.

TBMM

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, NTV canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Çiçek, dört eski bakan ile ilgili Soruşturma Komisyonu haberlerine getirilen yayın yasağına ilişki soruya, gelişmeyi yurt dışı seyahatte öğrendiğini anlatarak, kendisinin böyle bir başvurusu olmadığını kaydetti.

"Benim kesinlikle böyle bir başvurum olmadı. Başvuru yapmaya hakkım da yok yetkim de yok. Bunun bilinmesi lazım" diyen Çiçek, Türkiye'de bir süreden beri her konuyu siyaseten tartışmanın hastalık haline geldiğini ifade etti. Siyaseten tartışılan konunun başka boyutları, başka disiplinlerle, bilim dalları ve mevzuatla ilgisi varsa bunu ortaya koyup, ondan sonra bu işleri tartışmanın daha doğru sonuca götüreceğini kaydeden Çiçek, şunları söyledi:

"Halbuki öyle değil, bir haber çıkıyor orta yere. Haberin önünde ne var, arkasında ne var; haber doğru mu yanlış mı, bunlar araştırılamadan hemen siluete ateş ediliyor. Çok ağır ifadelerde bulunuluyor. Meclis Başkanlığı'nı hırsızlığı, yolsuzluğu himaye etmek gibi son derece yanlış, son derece ayıp bir üslupla bizi suçlamaya çalışıyorlar. Bunu Anamuhalefet partisinin sayın lideri yapıyorsa bu daha da ayıp bir şey. Çünkü aramızda bir hukuk var. Bu işi yapıp yapmadığımı sorma imkanı olabilir, o partinin içinde çok değerli hukukçular var, Komisyon'da olanlar var, bunlardan sorup ondan sonra bir değerlendirme yapması gerekirken....'Meclis Başkanı'nın yaptığı doğru değildir' deyiverse, bir dereceye kadar veya 'eğer bu haber doğruysa...' diye bir şart cümlesi kullanarak bunu yapsa onu da ben anlayışla karşılarım. Ama doğrudan beni itham eden, beni zan altında bırakan açıklama yapıyor. Bunu ayıpladığımı, doğru bulmadığımı ifade etmek isterim. Meclis Başkanlığı'nın onurunu, itibarını korumak en evvel Meclis Başkanı'nın görevi olduğu kadar bu Parlamento'da görev yapan benden sonra en fazla görev ve sorumluluk onlara düşüyor. Birbirimizle ilgili değerlendirme yaparken hukuk ve nezaket çerçevesinde yapmamız gerekirken sanki olay gerçek, Meclis Başkanı'nın böyle bir müracaatı var, böylesine akıl almaz bir iş yapmış oluyor ve onun üzerine de hemen ne varsa bir makineli tüfek ateşine tutuluyoruz biz. Sadece o açıklamayla kalmıyor. O açıklamadan sonra yazılan yazılar bizi işin merkezine oturtarak, bugünkü yazılara bakarsanız Meclis Başkanı'nın böyle bir müracaatı varolduğu kabul edilerek değerlendirme yapılıyor. Bir toplum hiç bu kadar zihni kirlenmeye maruz bırakılabilir mi? Bu kadar bilgi kirliliği yaşanabilir mi? "

Çiçek, yayın yasağı ile ilgili kararı okuyarak, gayet açık olduğunu vurguladı. Herkesin müracaatı yapanın TBMM Başkanlığı değil, Meclis'te kurulmuş olan Soruşturma Komisyonu olduğunu gördüğünü anlatan Çiçek, Meclis Soruşturma Komisyonu'nun TBMM İçtüzüğü ve hukuk bilimindeki yerine bakmak gerektiğini kaydetti. Konuyla ilgili yazılmış en önemli kitaplardan birinin Metin Feyzioğlu'nun "Meclis Soruşturması" adlı kitap olduğunu, buraya bakmak gerektiğini ifade eden Çiçek, "Meclis Soruşturması bir siyasi denetim aracı değil, adli denetim aracıdır. Çünkü Meclis Soruşturması açılmasıyla birlikte ceza muhakemesinin soruşturma evresine başlanmış olunmaktadır" denildiğine dikkati çekti.

Meclis Soruşturması'nın, Meclis'in bir yasama faaliyeti değil, Anayasa'nın 100 . maddesinin verdiği yetkiye dayanarak yürüttüğü adli bir faaliyet olduğunu belirten Çiçek, ""Mahkeme gibi..." denilmesi üzerine, "aynen" karışılığını verdi. Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu değerlendirmeyi yapanlar o zaman aklına estiğine göre değil bulunduğu pozisyona göre değil, bu olayla ilgili tutumuna göre değil, evvela adli bir faaliyet olduğunu kabul ederek ona göre değerlendirme yapmalı. TBMM'nin adli faaliyet , bir ceza muhakemesi faaliyeti icra ettiğine her zaman dikkat edilmelidir. Şimdi konuşanlar buna dikkat etmiş oluyor mu? Ben yazmıyorum, söylemiyorum; ben yazılmış olanları söylüyorum. Ben bir taraftan Meclis'in itibarını korumaya, öbür taraftan da yaptığım her işi hukuka uygun yapmaya mecburum. Herkes böyle yapmaya mecbur. Ama madem ki Meclis Soruşturması'nı konuşuyoruz, o zaman bununla ilgili konuşan, söyleyen, iş ve işlem yapan kim varsa, Komisyon en başta olmak üzere bir ceza muhakemesi faaliyeti icra ettiğine her zaman dikkate edilmelidir."

Kıyamet kopuyor

TBMM İçtüzüğü'nde Meclis Soruşturması'nın gizli olduğuna yer verdiğini hatırlatan Çiçek, "Ben koymadım; doğrudur, yanlıştır. Dün Meclis gece 01.00 civarında kapandı. Sabaha kadar kanun çıkarıyoruz. Eğer bunların hiçbirine uymayacaksak , herkes her istediğini söyleyecek, her bildiğini istediği gibi yapacaksa, o zaman gece yarılarına kadar çalışmanın da bir anlamı yok. Bu kurallar doğrudur, yanlıştır, bu yazılanlar doğrudur yanlıştır ama reel, gerçek olan budur. Bunları değiştirmek de bizim görevimizdir" dedi.

Çiçek, "Günümüz dünyasında hiçbir şey gizli kalmaz, her şey açıkta yapılmalı" denilebileceğini işaret ederek, CMK'nın "soruşturmanın gizliliği"ni düzenleyen 157. maddesi ile "soruşturmanın gizliliğinin ihlali"ni düzenleyen 285. maddesini anımsattı. Çiçek, Türkiye'de son 3-4 senedir en çok hukuk devletine, hukukun üstünlüğüne vurgu yapıldığına işaret ederek, şunları söyledi:

"Evvela yürürlükte olan kurallara uygun hareket etmektir. Buna hepimiz mecburuz. Bir kişi işlemi yaparken kendisinin yetki hududu içinde bunları yapması lazım. Bizim Meclis Soruşturması'nda yetkili olan ne Başkanlık'tır ne Başkanlık Divanı'dır, yegane yetkili olan işin bu kısmında Meclis Soruşturma Komisyonu'dur. O da adli bir görev yapıyor. Bunlar çalışacaklar. Nihayet 4 ay, önümüzdeki ayın 27'sinde bitiyor. Bir rapor hazırlayacaklar, Genel Kurul'a gelecek. Ondan sonra da yetkili Genel Kurul'da. Gizli oyla yapılacak. Peki niye aleni yapılmıyor, gizli yapılıyor? Bunun benim tahmin ettiğim , inandığım iki sebebi var ya da yazılanlar öyle. Bunlardan biri; delillerin ortadan kaldırılmasını önlemek içindir. Soruşturmanın gizliliği budur. Çünkü eğer her şey açık olursa, bir kısım deliller ortadan kalkabilir. Ceza muhakemesi hukukundaki önemli sebeplerden biri bu. İkincisi de insan onurunu korumaktır. Çünkü 4 yıl içerisinde en çok duyduğunuz kavramlardan biri masumiyet karinesidir. Hüküm kesinleşinceye kadar herkes masumdur. Eğer biz daha işin başında insanları 'suçludur, hırsızdır, ahlaksızdır, namussuzdur, katildir' diye hüküm verecekseniz o zaman yargılama faaliyetinin, soruşturmaların bir anlamı kalmaz. Bunu bugün değil, geçmişte müteaddit defalar söyledim. Meclis Başkanlığı olarak biz Soruşturma Komisyonu'nun hiçbir işine karışamayız. Karıştığımız takdirde yargısal bir işleme yetkimiz, hakkımız ve haddimiz olmadığı halde müdahale etmiş oluruz. Dolayısıyla bu işi Meclis Başkanlığı çerçevesinde değerlendirmek yerine, Komisyon'un faaliyetleri olarak değerlendirmek gerekir. İçtüzük, 'Komisyon çalışmaları gizlidir. Komisyon'a kendi üyeleri dışındaki milletvekilleri katılamaz' diyor. Eğer orada yapılan bir usul hatası, yanlışlık, hukuksuzluk, yetkisizlik varsa, o Komisyon içerisinde tartışılacak ve karara bağlanacak. Sonra bu iş ve işlemler eğer Meclis Genel Kurulu da karar verecekse Yüce Divan'a gidecek orada da bir değerlendirme, denetim konusu olacak. Biz onun dışına çıkarıyoruz, mevzuat, benim yetkim belli, benim başvurmadığım ortada, sanki ben başvurdum, kıyamet kopuyor."

Meclis adına üzgünüm

Cemil Çiçek, "Ana muhalefet sözcüsü sizin için imzası var dedi" denilmesi üzerine, şunları kaydetti:

"Yanlışlık burada, yalan demeye utanıyorum, getirsinler. Komisyonlar müstakil çalışıyor, bağımsız komisyon, yazışmaları doğrudan yapar. Nereye yapıyor ve yapacaksa, gelen yazılar da soruşturma gizli olduğu için doğrudan Komisyon'a gider. Bize gelmez, gelmemesi gerekir. Bazen bu yanlışlığı yapanlar olabiliyor. Komisyon üyeleri dışında orada görev yapanların dışında kimse bu soruşturmanını içeriğini bilmiyor, bilmemesi gerekiyor. Şayet Meclis Başkanlığı bu işe aracı olacaksa o zaman gizilik ihlal edilmiş olur. Biz yazılan yazıların içinde ne var onu bilmiş oluruz. Bunları bizim bilmemiz isteniyorsa, o zaman bu hükümlerin değiştirilmesi gerekir. Benim ne hakkım var ne yetkim var ne de görevim var böyle bir konuda. Şimdi ortaklık aydınlandı, başvurunun Komisyon Başkanlığı'nın yaptığı çıktı ortaya. Neden, niye yaptı bunu izah ederler kendileri. Ben onun yerine şöyledir, böyledir diye hüküm verme durumunda değilim, başkasının işine karışmış olurum. Meclis Başkanlığı ve Başkan sıfatıyla benim yaptığım bu konuda bir işlem söz konusu değil. Zaten bir yere yazı yazılacaksa Meclis Başkanlığı, ya Meclis Başkanı veya vekil bıraktığı kişi tarafından imzalanır. Soruşturma Komisyonu bir adli faaliyet yaptığı için yazışmalarını kendisi yapar. Gelen evrak da doğrudan oraya gider. Bizim bu işlerle bir alakamız yok. Siyaset zaten gergin geçiyor. Hiç olmazsa masum olanları, bu işte dahli olmayanları yerli yersiz, 'hırsızı koruyor, senin görevin midir' filan bu üslup iyi bir üslup değil. Belli sorumlulukları taşıyan insanlara yakışan üslup değil. "

Çiçek, konuyla ilgili apar topar verilen soru önergesinde de benzer suçlamaların yer aldığını belirterek, "Bir deli taş atıyor, kırk akıllı çıkaramıyor derler. Tam da öyle bir olay yaşıyoruz. Ben böyle bir tartışmadan dolayı Meclis adına da üzgünüm, bu üsluptan da üzgünüm. Birbirimize karşı daha saygılı olmalıyız. Bilgi kirliliğinin yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Birazcık önümüze gelen konuyla ilgili araştırsak da ondan sonra ne söyleyeceksek söylesek... Hiç ne fırsat ne imkan kaçar. Bize uzatılan mikrofonun karşısında her şeyi devirip dökmeye, aramızdaki hukuku zedelemeye, birbirimizi kırıp dökmeye, toplumda kutuplaşmaya varacak mesajlar vermeye mecbur değiliz. Biraz bekleriz, yarım saat, bir iki saat bekleriz, ertesi gün konuşuruz. Hiç fırsat filan da kaçmıyor. Bunlar doğru değil" ifadelerini kullandı.

Soruşturma sonucunda bir grubun istemediği yönde karar çıkması halinde "Meclis Başkanı müdahale etti" denilebileceğine dikkati çeken Çiçek, "Ben böyle bir sorumluluğu alamam, almam, yasalara göre de almamamız gerekiyor" diye konuştu. Çiçek, tersi bir durum olması halinde de işin alakası ve dahli olmayan kişilerin üzerinde kalacağını belirtti.

Dört eski bakan hakkındaki soruşturma ve geçmişteki devam eden davalarla ilgili açıklama yapmadığını anlatan Çiçek, şunları söyledi:

"Benim hukuka saygım var. Ne yapıyorsa ilgili makamlar yapacak. Bunun denetimi de kendi içinde hukuk yoluyla bellidir. Savcı hata yapıyorsa itiraz mercii bellidir, hakim yanlış karar veriyorsa temyiz yolları var. Türkiye'de mekanizma eksik değil. Her şeyin kararını ben vereceksem, siyasetçiler verecekse o makamlara gerek yok. Balyoz, Ergenekon soruşturması yaşadık, hala devam ediyor. Neydik ne olduk, nereden başladık nereye geldik, ne söylendi, ne tartışmalar yapıldı, şimdi hangi noktaya geldik. Hiç olmazsa ben, müdebbir siyasetçi olarak her önüme gelen konuda konuşmayayım."

Çiçek, Soruşturma Komisyonu'nun görev süresinin 27 Aralık'ta biteceğini ve Genel Kurul'un da raporu görüşerek karara bağlayacağını ifade ederek, "Elbette bu işlerin daha sonra değerlendirmesi yapılacaktır. Hukuki engeller ortadan kalktıktan sonra bunlarla ilgili bir değerlendirme ben de yapacağım. Benim de hakkım var" dedi.

Rapor Genel Kurul'da açık tartışılacak

Meclis'in geçmişten bugüne 100'ün üzerinde soruşturma yaptığını dile getiren Çiçek, hepsinde aynı usulün uygulandığını, kimine yayın yasağı konulmuş, kimine konulmamış olabileceğini belirtti. Çiçek, komisyonun kararlarını kendisinin aldığını, hiçbir yere danışmadığını, hiçbir yerden talimat almadığını, yazışmaları doğrudan yaptığını ve cevapların da komisyona geldiğini kaydetti.

Komisyonun raporunun Genel Kurul'daki tartışmalarının açık olacağını, oylamasının gizli yapılacağını anlatan Çiçek, gizli oy yönteminin milletvekillerine partilerin etki etmemesi ve kendi vicdanlarıyla baş başa kalarak karar vermesi için getirildiğini söyledi.

Yüce Divan'da yargılama yönünde karar çıkması halinde, aksine karar verilmediği sürece Anayasa Mahkemesi'nde açık ve aleni yargılama yapılacağının altını çizen Çiçek, "Toplumun önünden kaçırılan bir şey olmaz. Birden fazla süreç var, birden fazla makam bu işin içine giriyor" diye konuştu.

Çiçek, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın takipsizlik kararıyla bakanlar hakkında Soruşturma Komisyonu kurulmasının çelişki olup olmadığının sorulması üzerine, takipsizlik kararına itiraz hakkı olduğuna ve kararın kesinleşmediğine işaret etti.

Alevi açılımı ve Dersim tartışması

Çiçek, Alevi açılımı ve Dersim konusunda özür tartışmalarıyla ilgili olarak, bu konu ve her konunun parlamentoda ele alınması gerektiğini, aksi halde parlamentoların varlık sebebini izah edemeyeceklerini belirtti.

Bu konuların usulü ve yöntemi iyi belirlenerek parlamentoda konuşulmasının önemine değinen Çiçek, "Bunlar toplumun temel meseleleridir. Bunlar parlamentoda konuşulmayacak da başka yerde konuşulacaksa çözüm noktasında parlamento desteği, ortaya koyacağı görüşler gözardı edilecekse ya eksik olur ya yanlış olur ya da varlık sebebimiz tartışmaya açılır" diye konuştu.

Çiçek, Dersim konusunda en az 20 milletvekilinin Meclis araştırması ya da aynı sayıda milletvekilinin genel görüşme isteyebileceğini söyledi. Bu konunun kanun görüşmelerinde milletvekilleri tarafından dile getirildiğini ifade eden Çiçek, "Derli toplu konuşmak ve sonuca bağlamak açısından Meclis araştırması ya da genel görüşme yöntemlerinden biriyle konuşulması, bütünlük içinde ele almak bakımından faydalı olabilir" dedi.

Salı günleri dokuz doğuruyoruz

Cemil Çiçek, 2011'den sonra siyasetin sert geçtiğini belirterek, şöyle devam etti:

"Salı günü grup toplantılarında üslubun sertliğine bakın. Sizi temin ederim, milletvekilleriyle tek tek konuştuğumuzda herkes salı günkü grup toplantılarının üslubundan, yapılış tarzından şikayetçi. Partilerimizin karşısına emniyet gücü çıkaramayız. Grup toplantıları, siyasi partilerimizin iç yönetmeliklerine aykırıdır. Bunu yazdım, söyledim, defaatle toplantı yaptık ama herkes bildiğini okudu. Toplantılar miting meydanlarına döndü, sloganlar atılıyor. Partilerin iç yönetmeliklerine göre, aslında grup toplantılarına milletvekilleri ve parti üst düzey yöneticileri dışında kimse giremez. Grup toplantılarının asli unsuru milletvekili, yemin ederek söylüyorum, oturacak yer bulamıyor. Profesyonel ziyaretçiler oluştu. Milletvekillerimiz bunlardan şikayetçi."

Çiçek, salı günleri Meclis'teki dar bir alanda 12 bin kişi bulunduğuna dikkati çekerek, "Disiplini sağlamak ve adli bir olayın meydana gelmemesi için canımız çıkıyor, dokuz doğuruyoruz" diye konuştu.

Parlamentoda grup toplantı salonlarının önüne polis koyamayacaklarını belirten Çiçek, "O zaman milletvekiliyle, partilerle polisi karşı karşıya getirmiş oluyoruz. Bu anlaşılması çok mu zor bir şey mi ki bu gerçeği kavrayacağız? Sizi temin ederim, grup toplantılarına milletvekilleri ve parti üst yöneticileri dışında kimse gelmese beşinci viteste gidiyorsak, bu anında ikinci vitese, birinci vitese düşer. Burası son senelerde içinden çıkılmaz hale geldi" dedi. Çiçek, siyasilerin birbirini kırmadan ve hakaret etmeden de aynı şeyleri söyleme imkanı olduğunu ifade ederek, "Aynı şeyi çok daha düzgün üslupla söyleme imkanı var" diye konuştu.

Müzakere takvimi alma onurunda Baykal da hissedar

Siyasi partiler arasında geçmiş dönemlerde olmadığı kadar mesafe olduğunu belirten Çiçek, geçmişte cumhurbaşkanlarının siyasi parti genel başkanlarıyla toplantılar yaptığını hatırlattı. Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu dönem böyle bir imkan olmadı. Sayın cumhurbaşkanlarının davetine herkes icabet etmedi. İkili görüşme oldu, birlikte görüşmeler olmadı. Parti başkanlarımızın karşılıklı ziyaretleri olmadı. Mesela bir parti genel başkanı, eşini yanına alıp bir başka parti genel başkanının evine çay içmeye gitse kıyamet mi kopar? Benim evime gelsinler, başım üstüne. Bu kadar husumet içinde siyaset doğru oluyor mu? Çat kapı yapmasa bile, 'bu akşam size çay içmeye geliyoruz' dese. Hanımını ya da arkadaşlarını yanına alsa veya tek başına 'geliyoruz' dese ne çıkar? Aynı şeyi yabancı ülke devlet adamlarıyla yapıyoruz da kendi aramızda yapsak ne değişir? İnsani değerleri ve ilişkileri öne çıkararak siyaset yapsak, çok mu uçuk laf ettim bilmiyorum.

Ben bunun geçmişte faydasını gördüm. 2002'de AB süreci başladı. Aday ülkeyiz, müzakere tarihi verecekler. Verhaugen geldi, 'Birbuçuk, iki ay içinde şu 6 kanunun çıkması lazım' dedi. Mümkün değil. Yapamayacağımızı düşünerek, kabadayılık yaptılar. O dönem AK Parti ve CHP var ve iyi ilişkiler var. Kaç kere Sayın Baykal'ı ziyarete gittim, evine gittik eski Cumhurbaşkanımızla. Hüsnü kabul gösterdi. Eğer o gün müzakere tarihini aldıysak, iki parti arasındaki bahar havasıdır, insani ilişkidir. Müzakere tarihi almanın getirdiği bir onur varsa iki parti ve o günkü yöneticiler bunda hissedardır. Bu ilişkileri böyle götürebilsek, bugün karşılaştığımız sorunların önemli kısmını ne tartışma konusu ne sorun yaparız. Bahar havasına ihtiyaç var, ilanihaye kış. Böyle bir kış kutuplarda bile yok. Dört senedir bu parlamentoda güneşli hava göremedik. Özeleştiri olarak söylüyorum. Benim hesabıma ne düşüyorsa herkes bana yüklesin ama bu, tek başına bir kişinin çözeceği konu değil."

3 dönem sonrası

TBMM Başkanı Çiçek, AK Parti'deki 3 dönem milletvekili seçilme kuralını doğru bulduğunu daha önce de söylediğini belirterek, siyasetin parlamentodan ibaret olmadığını söyledi.

Siyasete devam etme kararı verenlerin parti genel merkezinde ya da düşünce kuruluşlarında çalışabileceğini dile getiren Çiçek, "Artık yeter noktasına geldim. Bu işlerde kararı çok çabuk veririm. Son ana kadar da görevimi en iyi şekilde yapmanın gayreti içinde olurum" diye konuştu.

Muhabir: Melda Çetiner Karagöz, Ali Hakan Der
AA

Turkcell Superonline
Turkcell Superonline Atatürk Orman Çiftliği