YARAYICI: “Gerçeklerin her zaman gün yüzüne çıkma gibi kötü bir huyu vardır”

12 Nisan 2016

CHP Hatay Milletvekili Hilmi YARAYICI dergimize gündeme dair çok önemli açıklamalarda bulundu.



Hdp’li Vekillerin fezlekelerinin meclise gelmesi ile başlayan süreç dokunulmazlıkların tamamen kaldırılmasını da gündeme getirdi. Siz dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili neler söylemek istersiniz? Hdp’li vekillerin dokunulmazlıkları kalkmalı mı?

Dokunulmazlıkların kaldırılması bölgede var olan şiddet ortamının sonucu olarak hızla duygusal bir kopuşa doğru evirildiği bir ortamda bu kopuşu daha da hızlandıracaktır. Nitekim bölgeye giden tüm heyetlerimiz bu duygusal kopuşa dikkat çekmiştir. Belediye başkanlarının büyük bir çoğunluğunun şu veya bu nedenle görevden alınmaları, tutuklanmaları halkta “siyaset yollarının tıkandığı” duygularını güçlendirdiği bir ortam şiddetin meşrulaşması sonucunu doğurmaktadır. Bu gelişmelerin üzerine milletvekillerinin de dokunulmazlıklarının kaldırılması siyaset yollarını tıkamak olarak değerlendirilecektir. Siyasetin yolunu tıkamak, konuşmayı, tartışmayı engellemek “Ben şiddete davetiye çıkarıyorum” demektir. Kürt meselesi ağır bir şiddet sarmalına hapsolmuş durumda. Buradan çıkmanın yolu siyasetin önünü açıp, şiddeti bir tercih olmaktan çıkarmaktır. Demokrasi şiddete başvurmadan hoşumuza gitmeyen şeyler söylense de konuşmak, tartışmak, sorunlara çözüm aramak, ortak bir akıl üretip bu akılla bir çıkış yolu bulmak için var. Geçmiş dokunulmazlık kaldırmalarının kürt sorununun çözümüne katkı yaratmaktan öte sorunları daha da içinden çıkılmaz bir sürece taşıdığı göz önünde bulundurulduğunda bugün daha da dikkatli davranmanın önemi de görülmektedir.

Şiddeti reddeden sosyal demokrasinin evrensel değerlerini benimsemiş Cumhuriyet Halk Partisi siyasetin ve demokratik kanalların sonuna kadar açık tutulmasının ve ifade özgürlüğünün teminatı olmalıdır. Bu nokta da HDP’nin gerek örgüt gerekse de iktidarın hapsettiği alandan çıkmasını sağlamanın yolu siyaset zeminini güçlendirmekten geçmektedir.

Anayasa’ya göre, milletvekilleri halktan aldıkları yetkiyle düşüncelerini Meclis kürsüsünden de Meclis dışına da yansıtabilirler. Onların düşüncelerini beğenip beğenmemek ayrı bir konu. Fakat onların o düşüncelerini açıklamalarını önlemek için, onları, dokunulmazlıklarını kaldırıp Meclis dışına çıkarmak, demokratik rejimlerce benimsenen bir yol değildir.

Milletvekillerinin dokunulmazlığının kabul edilmediği alanlar elbette vardır. Fakat o alanlar, adi suçlarla ilgili alanlar olmalıdır. Yolsuzluk, hırsızlık, sahtekârlık, darp, cinayet, hileli iflas, kaçakçılık, emniyeti suiistimal gibi. Ancak bizzat AKP’nin ilk döneminde başta dönemin başbakanı olmak üzere 40’ın üzerinde milletvekilinin yukarıda sayılan suçlamalardan fezlekeleri vardı ancak bunlar bugün olduğu gibi o günde işleme konulmamıştı.

Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak kürsü dokunulmazlığı dışında her türlü dokunulmazlığa karşıyız ve kaldırılmaları gerektiğini uzun yıllardır söylüyoruz.

Ancak bu gün gelinen aşamada yargının iktidarın güdümünde olduğu bir ortamda adi suçlar dışında hiçbir konuda dokunulmazlıkların kaldırılması yoluna gidilmemelidir.17/25 Aralık dosyalarında olduğu gibi tarihin en büyük yolsuzlukların aklandığı bir yargıya güvenilip güvenilmeyeceği bir sorun olarak karşımızda durmaktadır.

Son dönemde ülkemizde ve dünyada yaşanan terör olaylarının sebebi sizce nedir? Özellikle ülkemizde sivillerin hedef alınması ve insanlarda yaşanan bu korku nasıl önlenecek?

Kürt sorunu 30 yıldır bu ülkenin kanayan bir yarasıdır. Bugüne dek salt güvenlikçi bakış açıları sorunu çözmekte başarısız kalmış, ancak bu başarısızlık yokmuş gibi davranılıp sürekli olarak denenip sonuç alınamayan yöntemler denenmeye devam etmektedir. Başlatılan çözüm süreci kısa bir süre de olsa bölge halkında bir rahatlama yaratmış olsa da tarafların birbirlerine güvensizliği üzerine oturtulan süreç bir sonuca ulaşamamıştır.

7 Haziran seçimleri sonrası AKP çevrelerinin “halk kaosu seçti” değerlendirmesi yapması Kürt siyasi hareketinde sürecin sona erdirilmesiyle savaşın başlayacağı yolunda adımlar atıldığı algısı oluştu. AKP sözcüleri yaptıkları açıklamalarla tutum değişikliğine gideceklerinin sinyallerini vermeye başladılar. Seçimler öncesi HDP binalarına yönelik saldırıların artışı ve HDP’nin Diyarbakır mitingine yapılan bombalı saldırı ile zaten gergin olan bölge halkı iki tarafın karşılıklı sert açıklamalardan dolayı gerginliğin had safhaya ulaştığı bir dönemi yaşadı. AKP’nin tek başına iktidar olamayacağının görülmesi yeni bir erken seçimi ülke gündemine taşıdı. MHP’nin her türlü teklife kapalı duruşunu iyi değerlendiren Cumhurbaşkanı olası bir seçimde faturayı MHP’ye kesip milliyetçi oyları AKP’de toplayarak yeni seçimi kazanabileceğine inandı ve bu doğrultuda adımlar atmaya başladı. Bu süreçte gelişmeleri doğru okuyan Cumhuriyet Halk Partisi’nin tek yanlı uzlaşma çabaları da yalnız kaldığı için başarılı olamadı. Siyasal alanda bu gelişmeler yaşanırken, iki karanlık eylem tansiyon bir anda yükseltti. Kobani ile dayanışma amacıyla Suruç’ta bulunan gençlere yönelik bombalı saldırı ve Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde iki polisin uykularında vurulmalarının hemen ardından savaş uçakları Kandil’i bombalamaya başladı. Böylece 3 yıldır devam eden çözüm süreci fiilen ortadan kalktı.

1 Kasım seçimlerinde tek başına iktidar çoğunluğuna ulaşan AKP’nin gündeminde başkanlık sistemi birinci sıraya yükseldi. Bu kez seçimlerde iyice zayıflattığı MHP’nin siyasi desteği için yeni politikalar geliştirme yoluna gidildi. Bu politika barışı reddeden milliyetçilik eksenli politikalardı.

Çatışmaların şiddetini tank ve top gibi ağır silahlarla arttırmakla AKP “Başkanlık Sistemi” için MHP’yi yedeğine alarak, milliyetçi oyları konsolide etmek istemektedir.

Ancak PKK özellikle Kobani ve Rojava bölgesinde edindiği şehir savaşı deneyimini bu kez Diyarbakır Sur, Nusaybin, Cizre, Silopi gibi güçlü olduğu alanlarında hayata geçirmeye başladı. Ne yazık ki bu çatışmalarda bu güne dek yüzlerce asker, polis ve sivil vatandaşlarımız hayatlarını kaybettiler. Savaş dili bir kez egemen olmaya başlayınca da ne yazık ki çatışma bu bölgelerle sınırlı kalmayıp Ankara’ya kadar uzandı. En acı olanı da şehirdeki terör sivil insanları hedef almaya başladı.

TAK’ın Ankara’ya dönük terör saldırılarının yanı sıra ülkemiz IŞİD terör örgütünün de hedefi olmaya devam etmektedir. Diyarbakır’da HDP mitingine yönelik bombalı saldırıyla başlayan IŞİD terörü Ankara ve İstanbul’da yüzlerce vatandaşımızın canına mal olmuş ve olmaya devam etmektedir.

Suriye-Ortadoğu meselesi nasıl çözüme ulaştırılır?

Irak’ta Saddam yönetiminin devrilmesiyle oluşan otorite boşluğu radikal islami hareketlerin ilgisini bu bölgeye yoğunlaştırmış ve El Kaide buralarda kök salmaya başlamıştı. ABD öncülüğündeki batılı emperyalist ülkelerin ve bu ülkelerin gönüllü taşeronluğunu üstlenen Ülkemiz, Suudi Arabistan ve Katar’ın Ortadoğu’yu yeniden dizayn etme politikalarının bir gereği olarak Suriye’de iç savaşla yıkma çabalarının yarattığı otorite boşluğu bölgeyi terör örgütleri için bir cennete çevirmiştir.

Esad yönetimi halktan aldığı destekle yıkılmadıkça dünyanın dört bir yanından cihatçı örgüt üyeleri Suriye’ye akın etmeye başladılar. Savaşı başlatan ülkelerin desteğiyle bu çetelerin her türlü silah ihtiyacı karşılandı. Böylece batılı ülkeler başta IŞİD, El Nusra gibi dünyanın en barbar örgütlerin serpilip gelişmesini sağlamışlardır. Yarattıkları canavarın büyüklüğünü fark ettiklerinde ise iş işten geçmişti. Ne yazık ki kendi elleriyle başta ülkemiz olmak üzere batılı ülkelerin kendilerini vurmaya başlamıştır.

AKP iktidarının IŞİD terör örgütünün büyümesindeki katkısı halen dünya kamuoyunda tartışılmaktadır. IŞİD’e karşı oluşturulan uluslararası koalisyon örgütün gücünü zayıflatmaya başlamasıyla bu saldırıların başta ülkemiz olmak üzere Avrupa’da yoğunlaşması hiç kimse için sürpriz olmayacaktır. Hatta iktidar ülkemizin daha büyük problemlerle karşı karşıya olduğu gerçeğinin farkında değildir.

AKP tarafından Suriye’deki cihatçı çetelerin sığınma limanına dönüştürülen ülkemiz Rusya veya Suriye ordusunun temizlediği bütün cihatçıların sığınağı olacak. Mezhepçi, kışkırtıcı, şiddeti yöntem olarak benimsemiş on binlerce insandan bahsediyoruz. Türkiye uzun yıllara yayılacak ağır bir bedel ödemekle karşı karşıyadır. Öldürme tecrübesi kazanmış, kafa kesmiş, ırza geçmiş bir güruh ellerini kollarını sallayarak aramızda dolaşacaklar. Bu durum ülkemizin Suriye iç savaşının tek kaybedeni olarak daha ağır bir faturayla karşı karşıya kalmasına neden olacaktır.

Başta IŞİD terörünü sona erdirmek ve Ortadoğu’ya barış getirmenin tek yolu Emperyalist ülkelerin bölgeyi dizayn politikalarına son vermekten geçmektedir. Suriye’de bir an önce 2011 yılı öncesi koşullara dönülmesi sağlanmalı ve Suriye halklarının kendi geleceklerine kendilerinin karar vermesinin önü açılmalıdır.

Ülkemiz açısından iktidara düşen görev baştan sona hatalarla dolu Suriye politikalarına bir an önce son vermelidir. Gerçekte bizi Suriye’nin iç işlerine müdahale etmeye götürecek herhangi bir sorunumuz yoktu. Uzun yıllara ve ortak bir kadere dayanan bir ilişkimiz vardı. Ancak iktidar tüm bu ilişkilerimizi bir çırpıda bozup iç savaşı kışkırtacak bir pozisyona itti.

Ancak daha sonra Suriye’deki iç savaşı planlayan ve kışkırtan başta ABD olmak üzere tüm emperyalist ülkeler insanlık düşmanı cihatçı çetelerin vahşeti karşısında politikalarında değişikliğe giderek çözümün merkezine Esad’ı yerleştirirken, Türkiye ısrarla çapulculardan medet ummakta ve kirli ilişkilerine devam etmeye çalışmaktadır. Hükümetin bu tavrı karşısında ABD ve Rusya, Rojava’da Kürt güçleriyle ittifak kurarak Türkiye’yi denklem dışına itmiştir.

Bölgesinde giderek yalnızlaşan Türkiye Rus uçağını düşürmesiyle Suriye denkleminin tamamen dışına kalmıştır. Oyun kurucu iddiasıyla yola çıkan AKP iktidarı bugün figüran olarak dahi kabul görmemektedir.

Suriye Savaşını planlayan Türkiye’yi kullanarak kışkırtan ABD çekildiğinde sorunun da dışında kalacaktır. oysa Türkiye için asıl sorunlarla yüzleşme zamanı başlayacaktır.

Tehlikeli bir sınır ilimizin vekilisiniz. O bölgede yaşananlarla ilgili neler söylemek istersiniz? Özellikle Reyhanlı’da yaşanan patlamayla başlayan olaylar, askerlerimizin şehit edilmesi, Rus uçağının düşürülmesi. Bölgede yaşanan gelişmeleri bizler için değerlendirir misiniz?

10 Mayıs 2012 tarihinde Hatay Reyhanlı’da gerçekleştirilen terör saldırısı iktidarın yanlış Suriye politikasının sonucu gerçekleşen ve bir çok karanlık yönü bulunan bir saldırıdır. Bu hain saldırıda ne yazık ki 54 vatandaşımız hayatını kaybetti. Saldırı sonrası bazı kişiler gözaltına alınıp tutuklansa da saldırının perde arkası halen gizemini korumaktadır. “Mit tırları” soruşturması kapsamında tutuklanan olayın savcısı Özcan Şişman’ın basına yansıyan ifadelerinde yapılan saldırının “MİT’in bilgisi dahilinde gerçekleştirildiği” iddiası halen açıklığa kavuşturulamamıştır. Savcı iddialarında “MİT elemanlarının emniyetin ilgisini başka noktalara çekmek amacıyla kendisine farklı bir terör saldırısı bilgisi ilettiğini, ancak saldırıdan önce emniyet güçlerinin Ankara ve Konya’da iki patlayıcı yüklü araçla saldırı gerçekleştirileceği istihbaratını getirdiklerini, kendisinin bu istihbaratı MİT elemanlarıyla paylaştığını, bunun üzerine saldırıdan saatler öncesinde MİT elemanlarının saldırıyı gerçekleştirecek araç bilgilerinin yer aldığı bir istihbarat belgesini sıradan bir evrak gibi emniyetin kapısında bekleyen nöbetçi polise teslim ettiklerini, patlamadan saatler öncesi istihbarat dosyasını inceleyen emniyet güçlerinin önlem alacak zamanı bulamadıklarını” söylemiştir. Savcı MİT’in gerçekleştirilecek saldırıyı kimlerin hangi araçla gerçekleştireceğini başından beri bildiğini, bırakın bu istihbaratı kendisine vermelerini, emniyet güçlerinin dikkatini bir başka noktaya çekmek için farklı bir konu hakkında istihbarat verdiklerini iddia etmiştir. Bu iddialar vahim iddialardır. Ancak halen ciddiyetle bu iddiaların üzerine gidilmemiştir. Bu iddialarla ilgili olarak 25. Dönemde verdiğim soru önergesine de bugüne kadar herhangi bir cevap verilmemiştir.

Milletvekili olmadan önce Suriye iç savaşının başladığı ilk günden itibaren sınır boylarında günlerce incelemeler yaptım. Türkiye tarafından Suriye’deki cihatçı çetelere yapılan silah yardımlarına, sözde sığınmacı kamplarında cihatçıların eğitim faaliyetlerine bizzat tanık oldum. Sınırlarımız savaşın ilk gününden itibaren cihatçı sözde muhaliflerin geçişine açıldı. Ve kısa bir sürede Hatay’ın dört bir yanı bu çetelerce adeta işgal edildi. Hatay adeta Suriye iç savaşında sözde muhaliflerin bir savaş üssü durumuna getirildi. 5 yıldır da aynı durum devam etmektedir.

Hatta bu katiller geçtiğimiz aylarda Yayladağı’nda görevini yapmakta olan bir askerimizi şehit edecek cüreti kendilerinde bulacak kadar serbest hareket alanına sahiptirler.

17-21 aralık operasyonlarında suçlanan Reza Zarraf Amerika’da aynı suçlamalarla tutuklandı. Zarraf’ın Amerika’ya gitmesi ile ilgili bir çok spekülasyon ortaya atılıyor. Sizin bu konuda görüşlerinizi alabilir miyiz?

“Gerçeklerin her zaman gün yüzüne çıkma gibi kötü bir huyu vardır” iktidar yargıya sahip olmanın gücüyle tarihimizin en büyük yolsuzluklarını kendince aklayarak kapatacağını düşündü. Ancak bu gerçekler bu sefer ABD’de gün yüzüne çıktı. İktidarın halının altına süpürerek gizlemeye çalıştığı ve boyutları 200 milyar dolara ulaştığı iddia edilen yolsuzluklar açılan dava ile Amerikan yargı sisteminde tartışılacaktır.

İran’da patronu Babek Zencani’ye idam cezası verilmesi, İran’a yönelik ambargonun kalkması, Türkiye ile İran arasındaki yakınlaşma Sarraf’ı ürküttüğünü tahmin ediyorum. Türkiye’de olası iktidar değişikliğinde başına gelebileceklerden ve Davutoğlu’nun İran gezisinin samimi bir ortamda geçtiğini gören Sarraf, İstanbul’da kendisine yolun sonuna geldiğini hatırlatan FBI ajanları önerileri doğrultusunda ABD yargısına teslim oldu. Avukatlar ordusuna sahip Sarraf gibi şahısların havayı koklamadan turistik geziye çıkması hiç inandırıcı gelmemektedir.

Burada operasyon İran merkezli bizi ilgilendiren kilit nokta Reza bildiklerinin ne kadarını anlatacak. Parasının neredeyse tamamını AKP’li bakanlar aracılığıyla Türkiye’de aklayan Sarraf bu ilişkiler ağını deşifre edecek mi? Dönemin Başbakanı şimdinin cumhurbaşkanı sürecin dışında kalabilecek mi? Hep birlikte göreceğiz.

Meclis Özel

Turkcell Superonline
Turkcell Superonline Atatürk Orman Çiftliği