“RAKİP DEĞİL YOLDAŞIZ”

10 Ağustos 2015

Meclisin yeni yüzlerinden, milletvekili yemini sırasında havaya kaldırdığı 'sıkılmış sol yumruğu' ile dikkatleri üzerine çeken Cumhuriyet Halk Partisi Ankara Milletvekili ALİ HAYDAR HAKVERDİ ile özel bir röportaj gerçekleştirdik.



Bize kendinizden bahseder misiniz?

1979 Çorum Alaca doğumluyum. 1985’te Ankara’ya göç ettik. O zamandan beri Ankara’da yaşıyorum. 1996-2000 arası Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde öğrencilik yaptım. 2000 yılından bu yana da serbest avukatlık yapıyorum. Geçen dönem Çağdaş Hukukçular Derneği’nin Genel Merkez yöneticisiydim. Aktif olarak da hala bu merkezin üyesiyim. Evli ve bir çocuk babasıyım.

Ön seçimle geldiniz ve ön seçimde birçok ismi geride bırakarak büyük bir başarı gösterdiniz. Bu başarı bekliyor muydunuz ve neye borçlusunuz?

Kesinlikle bekliyordum. Cumhurbaşkanlığı seçiminin hemen akabinde ortada ön seçimle ilgili alınmış bir karar yoktu. Herhangi bir belirlilik yok iken biz siyasi tavrımız ve dünyaya bakış açımız sebebiyle çalışmaya başladık. Biz siyasetin tabandan tavana doğru yapılması gerektiğini düşünürüz. Bu yüzden partinin üyelerinin, seçmenlerinin ve ya o parti gönül vermiş kişilerin iradesinin yukarıya yansıması gerekir. İnsanlar ön seçim istiyorlardı. Kendisini temsil edecek vekili kendi belirlemek istiyordu. Biz bu iradeyi de yukarıya taşıyabilmek adına henüz daha yukarının kararını beklemeksizin bir taban hareketiyle tabanda örgütlenerek çalışmaya başladık. Genel merkezin de eğilimi daha çok bu yöndeydi. Cumhurbaşkanlığı seçiminden hemen sonra hem bu kararın alınması için hem de kendi adaylığımız için erkenden çalışmaya başladık. Yaklaşık 7 ay boyunca ön seçim için çalıştık. Parti içerisinde bir örgüt geçmişim var. Mamak İlçe Başkan vekilliği yapmıştım. Örgütten sorumlu başkan yardımcısıydım. Parti içerisinde Mamak konjektürlü bir tanınmışlığımız vardı. Biz zaten Mamak halkıyla hep iç içeydik. Diğer 11 ilçede herkesten önce yola çıktık. Tanıştık, konuştuk, kendimizi anlattık, paylaştık emek harcadık ve bu sebeple de birçok arkadaşımızın önünde yer aldık bu seçimde. Ama ön seçindeki sloganımızı “Rakip değil yoldaşız” olarak tanımlamıştık. Hala da böyle düşünüyoruz. Parti içerisinde bir seçim yapıyorsak tabi ki de rakip değil yoldaşızdır ve içimizden birisi seçilecek. Benim adıma sürpriz değildi çünkü yoldaşlarımız içerisinde eski bakanlarımız, belediye başkanlarımız çok eski arkadaşlarımız vardı ve ben bu yarışta bir başarı gösterdim. Herkesten önce başladık, samimiyetle kendimizi anlattık, bir bir insanlarımıza dokunduk ve partililerimiz de bizim vicdanlıdır sağ olsunlar bizi layık gördüler biz de hakkını verdik. Ama 30 Mart’ta ön seçim bitti, yerel seçime kadar da sıralamamız çok iyi yerde olmasına rağmen tüm aday arkadaşlarımızdan seçime dair daha çok emek koyduğumu düşünüyorum. Çünkü bireysel çıkarımıza dair hiçbir hedefimiz olmadı. Partinin ve ülkenin çıkarına dair emek harcamamız lazımdı. Toplumsal menfaat için, toplumun yararına emek harcamamız lazımdı ve hep bu noktada durduk.

Siyaset öncesi hayatınızdan bahsedersek, 80 Darbesi mağdurlarındansınız, o günlerde babanızın yaşadıkları sizi nasıl etkiledi ve hayatınıza nasıl bir yön verdi?

Benim doğduğum bölge olan Çorum Alaca’da yoğun bir mezhep çatıştırılması vardı. Belirli bir yapılanma ve güç odakları mezhepleri çatıştırıyordu. Tam da o dönem 1970’un son ayında ben doğdum. Bu şekilde bir siyasetin içine doğmuş olduk. Yani ülke politik bir gerginlikte ve en yoğun şekilde de bizim bölgemizde yaşanıyordu. Ardından da 80 Darbesi yaşandı. Çorum Katliamının meydana gelmesinde en büyük faktör o darbeyi gerçekleştiren zihniyetti. Darbenin alt zeminini kurabilmek için Alevi-Sünni çatıştırması çıkartıldı. Tam da bu nokta da babam da köyümüzün muhtarıydı ve siyasal bilince sahip bir insandı. O dönem bu direnişlerin içerisinde yer aldı. Sonrasında da 80 Darbesinin o yıpranmışlıkları bizim aile yaşantımıza da yansıdı. Babam yaklaşık 3 yıl kaçak yaşadı. O kaçaklık döneminde köyün girişinde jandarma görürsek babam arka taraftan yukarı mezarlığa doğru kaçardı. Çünkü jandarma sürekli babamı arıyor ve baskınlara geliyordu. Evde hep ya annem ya da babamın annesi nöbet tutardı. Sonra yurt dışına gitti. Daha sonra geri geldi gelince yakalandı. Yakalanınca da cezaevi cezaevi dolaştırdılar. Babamı aklımın ilk ermeye başladığı vakitler cezaevinden hatırlıyorum. Ondan sonra idamla yargılanıp çıktı. Çıktıktan sonrada Ankara’ya göçtük. O zamandan beridir de burada yaşıyoruz. Tüm bunlar dünyaya bakışımız açısından hayatımızda etkili olmuş ve yön vermiştir.

Son yılların en büyük toplumsal hareketi olan gezi parkı direnişlerini nasıl yorumlarsınız?

Biz Tuzluçayır’da büyüdük. Tuzluçayır Ankara’nın en politik yeridir. Partimiz oy oranında da Tuzluçayır merkez %90-%95’tir. 10 bin seçmenin 9 bin 500’ü CHP’lidir. Gezi direnişinin de en yoğun yaşandığı yerler Ankara’da Kızılay, Dikmen ve Tuzluçayır’dı. Biz gün içinde hep Kızılay’da olurduk. Akşam ise Tuzluçayır örgütlenirdi. Tuzluçayır’da 15-20 bin kişi toplandıktan sonra akşam 9 gibi Kolej’e kadar inerdik. Polis tabi bizi Kızılay’a sokmaz biber gazlarıyla darmadağın ederdi. Sonra tekrar Tuzluçayır’a dönülür gece geç vakitlere kadar o eylemler devam ederdi. Meslek olarak Çağdaş Hukukçular Derneği üyesiyim. Bu dernek tüm toplumsal davaları gönüllü takip eden bir dernektir. Gezi döneminde de çok önemli bir yük yüklendi. Tüm gözaltı takiplerinde avukat arkadaşlarımız gözaltına alınan çocuklarımız için sabaha kadar emniyetteydi. Yani gün içinde gece 2-3’e kadar alanlarda ardından gözaltı takipleri için sabaha kadar emniyette ve tekrar öğleye doğru Kızılay’da tüm o yoğun süreç bu şekilde geçmişti.

Parlamentoya girerken ki hedefleriniz nelerdi?

Tabi ki de siyasetin en üst tepesine kadar yükselebilmeyi hedeflerim. Yani çıtayı en üst seviyede tuttuğunuz zaman bir anlam ifade eder. Ama her şeyin zamanı geldiğinde ve birçok şeyin olgunlaşmasıyla birlikte talepkar olunması gerekir. Şimdiden şöyle hedefim var böyle hedefim var demek yerine daha çok halkla, size destek veren kitleyle hareket edip onların iradesini daha çok meclise ve ülke geneline yansıtmak hedefindeyim. Bunu sonuna kadar meclis kürsüsünde uygulamak için buradayım. Şimdiye kadar ne yaptık? Öğrencilik yaptık. Gereğini yaptık. Avukatlık yaptık. Gereğini yaptık. Milletvekili olarak da durduğumuz yerde gereğini yapacağız. Ne kadar ezilen, sömürülen, haksızlığa uğrayan insanlar varsa bir şekilde tüm yaşamım boyunca yanlarında olmaya çalıştım. Şimdi de milletvekili olarak yanlarında olmaya devam edeceğim.

En ilginç yeminlerden bir tanesi de sizin yemininizdi. O havaya kalkan yumruğunuzla anlatmak istediğiniz neydi?

Ön seçimde söz vermiştim. Ama bu sözü ön seçimde verirken sadece fiili bir gösteriş olsun diye değil dünyaya bakış açımızı anlatan bir hareketti ve evrensel bir beden dilidir aslında. Seçmene kendimizi ifade edebilmek için bu sözü verdik. Yani ezilenin, sömürülenin ve halkın yanında olacağımızın sözüydü o sol yumruk. Tam da bunun altını doldurabilmek önemlidir. Yani anlatmak istediğiniz duruşunuzu günlük yaşantınıza yansıttığınız sürece anlamlıdır. Neden bu kadar gündeme geldi? Meclis kürsüsünde olduğu için. Yoksa bu bizim sokakta, mücadelede, barikatta, direnişte simgemizdir. Her yerde de yapılır. Ama meclis kürsüsünde yapıldığı zaman daha çok ses getirdi. Bu konuda hiç olumsuz tepki de almadım.

Mecliste %60’lık blokta bir uzlaşı olmadı, olsaydı Deniz Baykal Meclis Başkanı seçilirdi. Diğer partilerin Meclis Başkanlığı yarışındaki tutumunu nasıl değerlendirirsiniz?

HDP’den yana bu güne kadar hiçbir olumsuz tavır gelişmedi. Yani ne o %60 bloğunun oluşmasında ne meclis başkanlığında. Biz içinde olmadığımız CHP-MHP hükümetine bile dışardan destek veririz dediler. Meclis Başkanlığı seçiminde de Sn. Baykal’a destek olacaklardı. Fakat MHP’nin çok olumsuz bir tavrı oldu. Devamlı karşıtlık üzerinden bir siyaset geliştiriyorlar. Peki, yarın HDP diye bir parti olmazsa nasıl siyaset yapacaksınız? Siyasi geleceğinizi bir başka partinin varlığına ve ya yokluğuna bağlamak çok yanlıştır.

Hükümet senaryoları hakkında düşünceleriniz neler, koalisyonda uzlaşı olur mu yoksa bir erken seçim mi gözüküyor?

Biz iktidara ve hükümete talibiz. Sn. Genel başkanımıza bu konuda parti meclisimiz tam yetki verdi. Eminim en iyi yolu, en iyi çabayı sarf edip bulacaktır. Verdiği her karar da partimiz için de ülkemiz içinde eminim doğru karar olacaktır. Ama şu an mevcut durumda çok çaba harcadı. Düşünün diğer partilerin hükümet ortağı olabilmesi için Sn. Devlet Bahçeli’ye sen başbakan ol diyerek bir özveri de bulundu. Daha farklı hükümet alternatifleri de görünüyor ama cumhurbaşkanının görev vermesi gerekiyor. Ama hala öyle bir görev verilmedi. Daha çok niyetleri erken seçimmiş gibi görünüyor. Ama şuan net kestiremiyoruz. Her türlü kurulacak hükümette de biz aslanlar gibi hakkını vere vere görevimizi yaparız. Çok etkin, yetkin kadrolarımız var. Ama en uzak ihtimal erken seçim olacaksa da buna da hazır olmak gerekiyor. O zamanda yine çıkarız alanlara kendimizi anlatırız, hükümeti kurmak için verdiğimiz çabayı anlatırız, sorumluluk almak istediğimizi anlatırız. Eminim ki halk takdir edecektir. Şimdi AKP erken seçimin kendi lehine olacağı düşüncesiyle erken seçimi zorluyor olabilir ama hiç bekledikleri gibi olmayabilir. Biz hükümet kurulması için çok çaba sarf ediyoruz. 14 maddelik bir ilke koyduk ortaya. Biz şununla koalisyon kurarız, bununla kurarız demiyoruz. Bizim ilkelerimiz bunlar bu ilkeler de itiraz edilebilecek ilkeler değildir. Gayet makul ve her partiyle bu ilkeler çerçevesinde, samimiyet ve güven ilişkisi içerisinde yapılacak koalisyonda CHP yerini alır. Çünkü aslolan ilkesel birlikteliktir.

Meclis Özel
Röportaj: Ayşegül AKTEPE

Turkcell Superonline
Turkcell Superonline Atatürk Orman Çiftliği