CHP Parti Meclisi Üyesi ve Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bekaroğlu

2014-12-15

CHP, İYİ BİR PROGRAM VE BİLDİRGEYLE HALKIN KARŞISINA ÇIKACAK



Cumhuriyet Halk Partisi 18. Olağanüstü Kurultayında parti meclisine seçilen, yeni dönem yüzlerinden Mehmet Bekaroğlu ile gündem üzerine bir röportaj gerçekleştirdik. Bekaroğlu, partinin Tanıtım ve Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürütmekte

MECLİS ÖZEL:Kısaca kendinizden bahseder misiniz?


Tıp doktoruyum ve psikiyatrı uzmanıyım. Öğretim üyeliğinden ayrılarak siyasete girdim. 1999-2002 arasında önce Fazilet Partisi daha sonra Saadet Partisinden Rize milletvekili oldum. Rize ve İstanbul’da belediye başkanlığı adaylıklarım oldu. Has Parti serüvenimiz var, kurucusu oldum.
Son olarak eylül ayında yapılan kongrede CHP’ye katıldım. Şu anda CHP üyesi ve Tanıtma Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısıyım.

MECLİS ÖZEL:Has Parti kapatıldıktan sonra Numan Kurtulmuş Ak Parti’ye geçti siz neden böyle bir tercih yapmadınız?

Benim siyasete girdiğim günden beri hem siyasetin yapılış biçimiyle ilgili hem de ülke sorunlarıyla ilgili sözlerim var. Yani siyasetin hizmet yarışı adı altında aslında birikimle tahakkümün aracı olmasına itiraz etmiş bir insanım. Siyasetin yapılma biçimine, kimlik siyasetinin öne çıkarılmasına karşı çıkmış bir insanım. Siyasetin insanların kimlikleriyle, inançlarıyla, yaşam tarzlarıyla öne çıkmasının doğru olmadığına inanırım. Burada Numan Kurtulmuş ile yollarımızın ayrılmasından önce neden Saadet Partisi’nden sonra 2002 de Ak Parti’ ye geçmediniz diye de sorulabilir. Çünkü o dönem yaptığımız tartışmalarda bu arkadaşlarımız aslında siyasetin yapılma biçimine ve kendileri vesayet sistemine karşıyız gibi cümlelerle itiraz ediyor gibi görünüyorlar ama aslında devletin işleyişiyle ilgili çok fazla bir itirazları yoktu. İktidara geliyoruz ama orda kalıcı olmamız için reel siyaset yapmamız gerekiyor gibi bir takım pragmatik bir yaklaşımla Adalet ve Kalkınma Partisi kuruldu. Burada problem bu vesayet sistemi ya da 12 Eylül sistemini kim yönetiyor? Vesayetçilerden kaynaklanmıyor. Sistemin kendisinden kaynaklanıyor. Dolayısıyla bu sistemin tartışılması gerekiyor gibi ifadelerim oldu her zaman. Sonra da haklı çıktığımı gördüm. İtiraz etmiş oldukları vesayet sistemini yeni aktörlerle kendileri işlettiler. Devletin otoriter ve totaliter yapısında hiçbir değişiklik yaşanmadı. Örneğin; 28 Şubat sürecinde devletin MGK’sı, kırmızı çizgileri, kırmızı kitabı ve siyaset belgesi vardı. MGK üzerinden anayasada yazmayan bir devlet işliyordu. AK Parti’nin bunlara itirazı olmadı. Neden biz iktidar değiliz tarzı oldu her zaman. Bütün bu sebeplerden dolayı ben Ak Parti’nin yaptıklarına itiraz ettiğim için bu oluşumun içinde olmadım. Benim ki öngörü olarak da görülebilir. Ama Sn. Kurtulmuş Ak Parti’ye geçerken tüm bunlar ortaya çıkmıştı. Yeni vesayetçilerle yeni sistem inşa edilmişti. Dolayısıyla baştan ve sonradan neden o partiye girmediğimin cevabı verilmiş oluyor.

MECLİS ÖZEL:Peki, CHP’yi tercih etmenizdeki faktörler neler?

Sayın Erdoğan kimlik siyasetini adeta dibine vurdurdu. Müthiş bir kutuplaştırma siyaseti yaptırdı. Bunu çevremizde kimliklerin, yaşam tarzlarının ve inançların üzerinden insanların birbirlerini boğazladığı bir dönemde yaptı. Bu toplumun siyasal sosyolojisini iyi okuyarak insanları böldü, bunu son seçimlerde mezhep ayrılıklarına kadar taşıdı. Hatta Sayın Kılıçdaroğlu’na “sen alevisin neden açıklamıyorsun?” diyecek noktaya kadar getirdi. Ben bunlardan ciddi bir şekilde endişe duyuyorum. Kalkınma, işsizlik bugün böyledir yarın başka türlü olur telafi edilir ama toplumdaki bu bölünme, kutuplaştırma çevremizdeki örneklere baktığımız zaman telefi edilemeyecek bir noktaya doğru geliyor.

CHP, yeni kurulan bir parti değildir. Geçmişi belli, pozisyonu bellidir. 28 Şubatta iktidarda değildir ama pozisyonu yine bellidir. Eğer CHP kimlik siyasetinden sıyrılırsa benim kanaatime göre Ak Parti’nin kimlik siyaseti havada kalacaktır. Dolayısıyla Türkiye büyük bir badireyi atlatmış olacaktır. CHP geçmişi olan, kitlesi olan büyük bir partidir. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde iyi şeylerde de olumsuz şeylerde de içinde buluna bir aktördür. Eğer bu aktör gerçekten kendisini demokrasi, insan hakları, özgürlükler doğrultusunda önceleyen bu sosyal demokrasinin ilkelerini uygularsa Türkiye normalleşir. Bu söylediklerim ekonomiyle de ilgilidir. Türkiye orta gelir düzeyinde tuzağa takılıp kaldı. Bir yere kadar kalkındı ancak 2008 yılında beri hiçbir ilerleme yok. Eğer bu yönde bir gelişme olmasını istiyorsak demokrasinin derinleşmesi, hukuk devletinin tüm yapılarıyla kurulması ve toplumsal barışın tesis edilmesi gerekiyor. Ama Ak Parti bunun tam tersini yapıyor. Hukuk devleti ayaklar altında. Yargıya hiç kimsenin güveni yok. Hiç kimse kendisine ulaşan bir haksızlığın hukuk yoluyla kendisine iade edileceğine inanmıyor. Hele hele yargıya yapılan müdahalelerle bu ciddi şekilde sarsılmıştır. Eğitim politikaları yerlerde sürünüyor. Orta gelir tuzağını aşabilmeniz için kalite üreteniz gerekiyor. Bunun için önce eğitiminizin kaliteli hale gelmesi gerekiyor. Türkiye bütün bunlardan uzak bir tabloda gözüküyor. Eğer CHP kimlik siyasetlerinden ve gerçek anlamda bir sosyal demokrat söylemini dile getirirse Türkiye rahatlar ve Ak Parti kendisini gözden geçirmek, düzeltmek ya da konjonktürel bir partiye dönüşerek tarihin o siyasi partiler mezarlığına gitmek zorunda kalır. Bu nedenle böyle bir süreçte CHP’ye katkı sağlayacağımı düşündüm. Sn. Genel Başkanla uzun görüşmeler yaptım. Türk siyasetine benim nasıl baktığımdan bahsettim. Fikirlerimiz örtüştü ve ikna olduğumuz için yollarımız kesişti.

MECLİS ÖZEL:CHP olarak 2015 hedefleriniz nelerdir? Sayın Tarhan’ın istifasıyla ilgili neler düşünüyorsunuz?

Bahsettiğim temel tespitler doğrultusunda CHP, Türkiye’nin tüm sorunlarına rahat çözüm üretebilecek, sosyal demokrat bir söylemle halkın karşısına çıkmak istiyor. CHP ile ilgili kabul etsek de etmesek de halk nezdinde bir takım olumsuzluklar var. Bunlardan bir tanesi de muhalefet partisi çalışmıyor, istekli değil gibi bir takım düşünceler var. Tüm bu yargıları yıkacak şekilde CHP iyi bir program ve bildirgeyle halkın karşısına çıkacak. Öncelikle tüm toplum kesimleriyle konuşarak hangi sözü söyleyecekse bu sözü güzel bir şekilde ifade edecek. Türkiye’nin temel sorunlarından olan toplumsal barışın yeniden tesis edileceğini açık bir şekilde beyan edecek. Dolayısıyla CHP hiç kimsenin inancına, kimliğine, yaşam tarzına bakmayacak. Tam tersi eğer bunların önünde bir engel varsa iktidarında bunları ortadan kaldıracaktır. Bir diğeri Türkiye ekonomisinin rant paylaşmaya yönelik, inşaat sektörünün, kent rantlarının önde olduğu balon ekonominin değil, üreten bir ekonomiye geçmesi gerekir. Bu rant ekonomisi çok ciddi bir şekilde çalışma hayatında sendikasından, çalışma güvenliğine kadar çalışanlar için çok olumsuz ortamlar oluşturdu. Bu anlamda CHP sürdürülebilir bir büyümenin merkezine insanı koyarak kar etmek için yatırımın yanında insanın güvenliği, sağlığı içinde yatırımı ön plana çıkaracak ve gerçek anlamda üreten bir ekonomik model ele alacak. Artık Ak Parti’ye de oy verenlerin bir kısmı da dahil olmak üzere halk artık eskisi gibi bakmıyor. Toplumsal barış ve ekonomiye baktığında işler iyi gitmiyor diyor. Savaşa mı giriyoruz ne oluyor diye kuşkuları oluyor toplumun. Bütün bunları telafi edebilecek Türkiye’yle ve çevresiyle eşit ilişkileri geliştirebilecek, hakkaniyetli, adaletli bir dış politika yaklaşımı da getirerek topluma üç alanda çok önemli şeyler söyleyecektir. Bunu yaparken de aklın, bilimin gerektirdiğini yapacağız. Güzel bir hazırlık yapıyoruz seçim dönemiyle ilgili, yakın bir dönemde de bu çalışmaları topluma deklare ederek yolumuza devam edeceğiz. Elbette 2015 te hedefimiz iktidar olmaktır. Ama gerçekçiyiz, bunlar nasıl olur kapsamında çalışıyoruz. Genel olarak, bölge bölge, toplum kesimleriyle ilgili çalışıyoruz.

MECLİS ÖZEL:2015 seçimlerinde Rize’den milletvekili olma düşünceniz var mı?

Bu konuyla alakalı kimseyle hiç bir şey konuşmadım, hiçbir planlama da yapmadım. Ama muhtemelen aday olurum.

MECLİS ÖZEL:CHP’de yeni yüzler görecek miyiz?

Elbette ki tüm kesimlerden yeni yüzler oluyor. CHP bir kitle partisidir. Toplumun her kesiminden, her kimlikten, inançtan ve yaşam tarzından insanlar bir program etrafında birleşebiliyorsa işte o parti kitle partisidir. CHP’de her türlü inanç ve yaşam tarzından insanlar ortak bir sosyal program altında birleşiyorlarsa tüm toplumun güvenliği, herkesin ekmeği, adalet ve özgürlük için siyaset yapıyoruz. Alevi, Sünni, Türk, Kürt, Laz, Dindar herkes burada kendine yer bulabilir.

MECLİS ÖZEL:CHP’nin sorunlarından birisi örgütlenme olarak gözüküyor? Antalya ve Ankara’da oylara sahip çıkılsaydı sonuçlar çok farklı olabilirdi. Bu konuda neler söylersiniz?

Bu örgütlenme konusuyla ilgilenen Genel Başkan Yardımcısı Tekin Bingöl’ün yanındaydım. Bu konularla ilgili önümüzdeki dönemden itibaren tüm örgütleri kapsayacak ciddi bir eğitim ve envanter çalışması yapılıyor. Üyeler gözden geçirilerek çok hızlı bir şekilde online sistemle gerçek üye kayıtları yapılıyor. Gönüllülerin yönetimiyle ilgili birkaç ay içerisinde sandıklarda eğitimli görevlilerimiz yer almış olacak.

MECLİS ÖZEL:Ermenek’te meydana gelen maden kazasından sonra Sayın Faruk Çelik’in; “ Biz kapatmak istiyoruz araya elli kişi giriyor.” dediği enteresan bir söylemi oldu. Kim bu elli kişi?

Faruk çelik benim arkadaşımdır. Bunu lafın gelişi söylemişte olabilir. Ama dediği gibi hatırlı insanlar, patronlar, araya giren siyasi uzantılarda var. Bakın bu kazalar tartışmasız bir şekilde şöyledir. Türkiye’de yeniden bir vahşi kapitalizm uygulanmaya başlandı. Burada ki temel nokta bir ton kömür 142 dolara mal olurken şu anda 23 dolara düşürdüler. Hayatına kaybeden işçilerimiz bunun kurbanı oldular. Yani siz para harcayarak alabileceğiniz tedbirleri almadığınız için bu insanlar öldü. Bu nedenle biz buna cinayet diyoruz. Uygulanan ekonomik modelin sonucudur.

MECLİS ÖZEL:Biz toplu ölümlerde, bu tarz kazalarda Avrupa’da başı çekiyoruz. Ne gibi önlemler alınması gerekiyor?

Bunun için aklın, bilimin gerektirdiklerini yapacaksınız. Bir zamanlar Tuzla’da biliyorsunuz tersaneler patlıyordu, insanlar ölüyordu. Şimdi bunların yaşanmamasının sebebi alınan tedbirler değildir. Tersaneler artık çok yenilendi bu nedenle o eski kazalara rastlanmıyor. Ben bir kazaya gittim o bölgede. O kazada iki yüz dolar civarında bir detektörün alınmadığından dolayı gazı dolduğunun farkına varamayan işçi yemek molasından geliyor ve fark edemiyor kaynak makinasını açıp patlamayla birlikte can veriyor. Buradaki tedbir para harcayarak o detektörün alınmasıdır. İnsan yerine rakamların öne alınmasının sonuçlarıdır bunlar. İnsanı öne alan ekonomik bir modelde büyüme önce insanın güvenliği, sağlığı, yaşama standartları gibi değerleri öne alır. Türkiye’de ki iş kazalarından dolayı yaşanan ölümlerdeki rakamlar öyle fıtratla izah edilebilecek şeyler değildir.

MECLİS ÖZEL:Kobani’de olanların ülkemize yansımaları ve daha sonrasında çözüm sürecine etkileri, ölen üç askerimiz… Bu konuları nasıl değerlendirirsiniz?

Bir defa Türkiye’nin yanlış uygulamakta olduğu bölge politikaları bir şekilde daha öncede başka konularda patlak verdi ama Kobani’de gördüğümüz gibi bizi ilgilendirmeyen bir konu değilmiş, Türkiye yanlış politikalar uygulamış, çok açık bir şekilde taraf olmuş ve bu duruma getirmiş. Birde Kürt yurttaşlarımızın akrabaları üzerinden siyaset çevirmenin ne kadar tehlikeli bir şey olduğunu gördük. Bu olaylarda bir başka şeyler daha gördük. Üç seneden beri anlattıkları çözüm sürecinin yürümediğini gördük. Evet, belki ateşkes var, son olaydan önce ölümlerde olmadı ama ne yaptıklarını, nasıl yaptıklarını kimse bilmiyordu. Şimdi görüyoruz ki bu güne kadar bir oyalama taktiği uygulamışlar. Bu nedenle Ak Parti’nin bu meseleyi çözmesi mümkün değildir. Bunu çözebilecek program sosyal demokrat programıdır. Er geç bu sorunu çözecek olan parti CHP’dir. Tabi bizim partimizle de ilgili geçmişten gelen bazı sıkıntılar vardır. Ama geçmişte olup bitenleri bütünüyle bugüne taşımak yanlıştır. O yanlışların hesabını biz verecek değiliz. Bize kulak versinler, bugün neler diyoruz ona baksınlar, yarına yönelik vizyonlarımıza baksınlar çünkü biz bu meseleyi çözme konusunda belli bir irade ortaya koyuyoruz.

MECLİS ÖZEL:Birazda sizin mesleki hayatınızdan söz etmek istiyoruz. 12 Eylül döneminde yedek subaylık yaparken Gaziantep ve Metris Cezaevlerinde psikiyatri olarak görev yapmıştınız. O günleri nasıl anlatırsınız?

Ben Gaziantep Cezaevi’nde mecburi hizmet olarak daha sonra yedek subaylık yaparken Metris Cezaevi’nde psikiyatri uzmanlığı yaptım. Çok kötü günlerdi. 12 Eylül olumsuzlukları devam ediyordu. İnsan hakları savunucusuydum orada ama o cezaevlerinde yaşadıklarımdan sonra radikal bir insan hakları savunucusu oldum. Gerçekten insanın insan olarak görülmediği araç olarak görüldüğü zindancı bir zihniyetle mahpushanelerin yönetildiği çok gaddar, sistem için insanı feda eden müthiş bir örnektir. 12 Eylül işkenceleriyle, anayasasıyla, kanunlarıyla maalesef devam ediyor. Ak Parti’nin 12 Eylül sitemine hiçbir itirazı yoktur. Tam tersine başkanlık sistemiyle o sitemi tahkim ediyor. Tüm bunları yaşadıklarımdan hareketle söylüyorum.

MECLİS ÖZEL:Günümüzde cezaevleri düzeldi mi?

Düzeldiğini söyleyemeyiz. Bir defa tecrit sitemi devam etmektedir. İnsanlık dışı bir sistemdir. Bizim cezaevi komisyonu üyelerimizin yaptıkları çalıma ve açıklamalar mevcuttur. Türkiye’de maalesef cezaevlerinde sıkıntılar devam ediyor. Şartlar o zamana göre değişti ama tecrit ve devletin insana bakışı konusunda çok önemli değişiklikler yok.

Turkcell Superonline
Turkcell Superonline Atatürk Orman Çiftliği