CHP Ankara Milletvekili ve Plan ve Bütçe Komisyonu Üyesi Bülent KUŞOĞLU

11 Mart 2015

Toplumun Zor Günler Geçirdiği Bir Dönemdeyiz



Toplumun sıkıntıları olduğu, ayrışmaya başladığımız, insanların kimlikleri ile siyaset yaptığı bu zor dönemde tüm bu sorunları CHP Ankara Milletvekili ve Plan ve Bütçe Komisyonu Üyesi Bülent KUŞOĞLU ile röportajımızda konuştuk.

İç güvenlik yasasıyla ilgili düşünceleriniz nelerdir? Sizce yasa görüşülürken basına yansıyan
tartışmaların sebepleri nelerdir?


Türkiye’nin geldiği noktayı durumunu biliyorsunuz. Uyuşturucu kullanımı maalesef gençlik içerisinde 5 kat artmış vaziyettedir. Antidepresan kullanımı çok yaygın. Toplumun psikolojik sorunları, sıkıntıları olduğu, değişimden geçtiği bir dönemdeyiz. Yakın geçmişte kırda yaşayan, kırsal gelenekleri olan toplumun şehirleşmeye çalıştığı bu geçiş döneminde büyük sıkıntılar geçirdiği çok bilinen bir konudur. Biz bunun üzerine çok büyük yanlışlıklar da yaptık. Bu süreci idare edemedik. Ne yazık ki toplumda büyük sıkıntılar oluştu. Bahsettiğim gibi antidepresan kullanımının çok fazla yaygınlaşması, uyuşturucu kullanımın çok fazla yaygınlaşması, toplumun kutuplaşması, ekonomik durumun kötüleşmesi, özellikle ekonomik beklentilerin dünya standartlarında olup da çok altında kalması, işsizliğin çok yaygınlaşması gibi birçok durumdan söz edebiliriz. Bakın 2002 Türkiye’nin en derin krizinin yaşandığı yıldır. 2002’de bile %6’larda olan işsizlik oranı bugün son açıklanan rakama göre %10,7’dir ki bunlar resmi rakamlar. Gerçek anlamda işsizliği ölçtüğünüz zaman bunun çok üzerinde olduğunu söyleyebiliriz. Yine resmi rakamlara göre genç işsizliği %19,9 çok çok yüksek bir rakam bu da ki bunun da üzerinde olduğunu biliyoruz. Toplum büyük sıkıntılar içerisinde, siyaseten kutuplaşmış, kimse mesleğiyle, eğitimiyle siyasi kültürel değerlendirme yapmıyor. Herkes kimliğiyle siyaset yapmaya başladı. Bu siyasetin ve bireylerin en banal, ilkel şekilde düşünmesidir. Yani siz annenizden doğduğunuzda Sünni ‘seniz, Alevi’yseniz, Türk’seniz, Kürt’seniz neyseniz sadece onunla kalıyorsanız hiçbir şey olamamışsanız demektir. Bunun üzerine bir eğitim, kültür, meslek bunları koyabilmeniz gerekir. Düşüncelerinizin olması, o bilgilerle edinilmiş fikirlerin olması gerekir. Bütün bunları ortaya koyamıyoruz. Hala o annemizden doğduğumuzda ki kimliklerimizi kullanarak siyaset yapıyoruz. Topluma bunları benimsettik ve maalesef bunlar ön plana çıktı.

Mesela son iki yılda benim hatırladığım 20’ye yakın insan polis tarafından öldürülmüştür. Kadına yönelik şiddet artmış, toplumda genel olarak artmış. Böyle bir tolumda bir de polisin ve jandarmanın yetkilerini arttırıyoruz. Jandarmayı askeri bir kurum olmaktan çıkarıp siyasileştiriyoruz son geçen kanunla birlikte. Tüm bunlar Türkiye’yi bir sıkıntıya, yönümüzü de batıdan orta doğuya, sorunlu bir ortama doğru çevirdi. Üç muhalefet partisi de yani MHP, HDP ve CHP buna karşılar. CHP yine bir merkez partisidir, kitle partisidir, bu nedenle birçok konuyu yakalayabiliyor. Ancak MHP ve HDP gibi belli ideolojilerin partileri de, birbirine taban tabana zıt ideolojilerin partileri de güvenlikle ilgili böyle bir yasaya karşılar. Çünkü toplumdaki bu gidişatı, yanlışlıkları siz polis ve jandarmaya daha fazla yetki vererek önleyemezsiniz. Bu öyle çok basit bir konu değil, çok derin ele alınması gereken bir konudur. Toplumsal, sosyolojik boyutları olan, çok ince çalışılması gereken bir konu ve siz bunu sadece polisiye önlemlerle bastırmaya, düzeltmeye çalışıyorsunuz bu çok büyük bir yanlıştır. Büyük sorunlara yol açacaktır. Mesela geçen akşam mecliste biz bunu yaşadık. İktidarın uyguladığı şiddet, baskı yine şiddet getirdi. Aynı şekilde devletin yapacağı baskı da şiddeti körükleyecektir. Devletin kişi hak ve hürriyetlerini kullanılmaz hale getirmesi büyük bir yanlışlıktır. Kişi hak ve hürriyetleri anayasada var, lafta var ama kullanılamayacak haklar haline geliyor. Çünkü polise toplumsal olaylarda kişileri öldürme yetkisini dahi veriyorsunuz. Bir anlamda cezasız kalıyor birçok şey. Demokraside böyle bir şey olamaz. Onun için bütün buna hepimizin tepki göstermesi gerekir. Bu toplumu çok büyük sıkıntıya sokacak, toplumsal olayları da, şiddeti de artıracak bir yasadır. Hepimiz tepki göstermeliyiz, biz de bunun için tepki gösteriyoruz. Ama işaret ettiğim gibi her üç muhalefet partisinin de tepki göstermesi de çok ilginçtir değil mi? Sadece iktidar partisinin bunu savunuyor olması da çok ilginçtir. İleride bu konunun daha farklı değerlendirileceğini düşünüyorum.

Polise ve jandarmaya böyle geniş yetkiler verilmesinin sebepleri nelerdir sizce?

Önce işin sosyolojik, psikolojik boyutunu anlatmaya çalıştım. Toplumun süreç içerisinde geldiği, kırsal bir gelenekle, kültürle yaşayan toplumun şehirleşme aşamasında olduğunu bu arada sorunlar çıktığını anlatmaya çalıştım. Ama bunun dışında da sorunlar var. Bunlardan biri de hepimizin bildiği gibi Kürt sorunudur. Kürt sorunu geldiği nokta itibariyle muhakkak çözülmesi gereken bir sorundur. Çözüm süreci denen, iktidarın kapalı olarak yürüttüğü, özellikle şimdiye kadar meclisi dikkate almadan gizli yürütmeye çalıştığı, Oslo Sürecinden beri bu görüşmelerle yürüttüğü bu süreç, geldiği nokta da başarısızlıktır. PKK’nın İmralı ve Kandil kanatları oldu maalesef. Onlar içerisinde de farklı gruplar var. Görünen o ki Kandil tarafından birçok şey kabul edilmedi ya da onlara verilen vaatler seçim öncesi uygulanmak istenmiyor. Belki de seçim sonrasına bırakılıyor o vaatlerin yerine getirilmesi onu bile tam olarak bilemiyoruz. Vaatlerin yerine getirilmemesi dolayısıyla da yine sorun olabilecek bir kalkışma söz konusu olabilecek. Özellikle bu Kürtleri temsil ettiğini söyleyen grup, parti olarak seçime girecek. Baraj altında kalırsa yine bir sıkıntı söz konusu olabilecek. Barajı geçmesi demekte bir şeyleri, sistemin çok zorlanması demek olur. Her iki durumda da yine o sebepten terörün patlaması mümkün olabilecektir. İktidar tüm bunları gerekçe gösteriyor. 6-7 Ekim’de yaşanan Kobani eylemlerini gerekçe gösteriyor. Ancak 6-7 Ekim’de özellikle güney doğuda ve doğuda iktidar hiçbir zaman müdahil olmadı. Yani olayları yatıştırmaya çalışmadı. Polis, jandarma birçok yerde sokağa çıkmadı. Ayrıca iktidar güçlerinin, kolluk kuvvetlerinin birçok yerde provokasyonlar yaptığını, olayları tırmandırdığını da gördük. Onun için tüm bunların bahane de edilmemesi gerekir. Yani çok karmaşık bir süreç içerisindeyiz, olayların tırmanmasının bir gerekçesi de iktidardır. Hem olayları tırmandıracaksınız, ondan sonrada hak ve özgürlükleri yok eden yetkiler alacaksınız. Bunu da çok net olarak görüyoruz. Tüm bunlara karşı çıkmamız gerekiyor. Polisin ve jandarmanın yetkilerinin arttrılması asla gerekçe olamaz. Mevcut yetkiler kullanılsa zaten devlet gücüyle her türlü önlem alınabilir. Yani insanları kımıldayamaz hale getirmek aslında şiddeti doğuracaktır.

Son yıllarda artan uyuşturucu kullanımı, özellikle bonzai, antidepresan kullanımı ve kadına yönelik şiddetin nedenlerine biraz daha uzun değinebilir miyiz?

Bizim kırsal gelenekte kadının farklı bir yeri var. Bazı yerlerde çok ön plandadır. Mesela köylerde kadın bahçede, tarlada çalışır. Aynı zamanda ailenin yaşlı kadını karar alıcıdır, onun dedikleri yapılır, çocukları üzerinde onun çok büyük bir etkisi vardır. Paranın olmadığı bir ekonomi, bir yaşam söz konusudur. Dolayısıyla kadının önemli bir yeri vardır. Ama kadın aynı zamanda namahrem olarak da görülür. Kente gelindiğinde maalesef kadının namus, ahlak aracı olarak kullanıldığını görüyoruz. Ailenin şeref ve haysiyeti ailenin kadınlarına indirgenmiş durumdadır. Toplum eğer karısının veya kızının başını kapatırsa çok namuslu olduğunu, her yere gidebileceğini düşünebiliyor. Böyle süregelen bir anlayış var. Biz köyde gelenekleri olan bir toplumduk. Nasıl yaşayacağımızı, düğün geleneklerimizi, cenaze geleneklerimizi, günlük yaşantı da nasıl hareket edileceğini bilirdik. Şehir yaşantısında bunları henüz oluşturamadık. İş yaşantısı için oluşturamadık, trafik yaşantısı için oluşturamadık, apartman yaşantısı için oluşturamadık bu nedenle bu tarz sıkıntıları yaşıyoruz. En önemli sıkıntılarımızdan bir tanesi de kadınla ilgili, kadının çalışma yaşamındaki yeriyle ilgili ve namus, ahlak anlayışıyla ilgili bir gelenek oturtamadık. Dolayısıyla da kadına yönelik çok büyük bir şiddet yaşıyoruz. Tüm bunlar geçiş döneminin sorunlarıdır. Bunları tabi ki siyasi iktidarların görmesi, akademisyenlerle, bilim adamlarıyla, toplumun kanaat önderleriyle, sivil toplum ve meslek kuruluşlarıyla iş birliği yaparak tüm bunları çözmesi gerekiyor ama bizde yapılmıyor maalesef. Özellikle iktidar tarafından bu konu yine bir siyasi mesele gibi algılanarak siyasete yönelik kullanılmaya çalışılıyor. Son yıllarda da binlerce kadın öldürülmüş vaziyette, tacize uğramış vaziyette ve iktidarın umurunda olmayan bir konu. Dolayısıyla hem kadına şiddet giderek artıyor hem de gençlikte tüm bu sebeplerle uyuşturucuya rağbet artmıştır. Bunlarla mücadeleyi sadece dini kullanarak yapamazsınız. Kültür de geliştirilmesi gerekiyor. Ama bu kültürün de gelişmesine müsaade etmeyen bir siyasi anlayış var.

Özgecan Aslan cinayeti tüm ülkemizi yasa boğdu. Sizin de bu konuda görüşleriniz vardır. Sn. Cumhurbaşkanı, hükümet, ana muhalefet ve diğer muhalefet liderleri bizzat bu olayın takipçisi olacaklarını söylediler. Sonuçları ne olur sizce?

Özgecan cinayeti tabi çok hunharca olduğu için, akıl almayacak derecede olduğu için hepimizi çok fazla üzdü. Buna rağmen çok aykırı seslerde çıktı. Şöyle bir zihniyet hala var. Başı açık kadın perdesiz eve benzer, herkes ona bakar, mahremi yoktur gibi. O zaman bir bakkal dükkanını, bir kasabı boş gördüğünüzde gidip oradan çalacak mısınız? Oranın boş olması hırsızlık yapmanın gerekçesi midir? Garip bir mantık uygulanıyor. Ahlak, namus, şeref, haysiyet böyle kadının bacağıyla düşünülecek bir şey değildir. Maalesef bu konularda büyük yanlışlar yapıyoruz. Özgecan cinayetine güzel tepkiler verildi ama ben çok şey değişeceğini düşünmüyorum. İnsanların kafasında bir yer oldu, bir soru işareti oluştu ama hala belirli adımlar atılmıyor. Olaylara çok çok farklı bakıyoruz. Ben bu konunun ceza ile çözümlenebileceğini de düşünmüyorum. Cezaların tabi ki artması lazım fakat toplumun anlayışının kafa yapısının da değişmesi gerekiyor. Toplumu bölen, kutuplaşmaya götüren sebeplerden bir tanesi de bu konulardır. İslam’ın siyasal olarak kullanılmasıdır. Başı açık, başı kapalı kadın ayrımı yapıyoruz. Başı açık kadının tacizi davet ettiğini bir anlamda dile getiriyoruz. Ama öbür taraftan başı kapalı kadınlarda tacize uğruyor. Bunun bir kültür meselesi, eğitim meselesi olduğunun farkında değiliz.

2015 seçimleriyle ilgili olarak stratejileriniz neler olacak?

Biz CHP olarak tabi ki bunlara hazırlanıyoruz. Keşke toplum ve siyasal ortam projelere çok açık olsa da bizde CHP olarak bizim şöyle şöyle projelerimiz var. Bakın ekonomiyle ilgili şu projelerim var, spor dünyasıyla ilgili şu projelerim var, uluslararası ilişkiler konusunda, dış politika konusunda şöyle düşüncelerim var diyebilsek. Tüm konularla ilgili projelerimizi ortaya koyabilsek, siyasi partilerle olarak bu konularda projelerde yarışsak, kadrolarla yarışsak, benim kadrolarım daha bilgili diyebilsek. Maalesef böyle bir ortam yok, biraz önce söylediğim gibi kimlik politikası çok ön plana çıkmış vaziyettedir. İnsanlar düşüncelerini ya da algılarını kolay kolay değiştiremiyorlar. Düşünemeyen bir toplum haline geldik. Böyle bir ortamda da siyaseti yönlendirmek çok zor oluyor. Tüm bunlara rağmen Cumhuriyet Halk Partisi olarak neyin ne olduğunun farkındayız. Türkiye’nin yönünün ilk defa orta doğuya çevirmiş durumdayız. Hızla Orta Doğululaşıyoruz. Siyasal İslam çok fazla kullanılıyor. Toplumu çok etkilemiş durumda. Siyasal İslam nedeniyle Osmanlı batmıştı. Tekrar aynı yanlışları yapıyoruz. Biz CHP olarak tüm bunları anlatmaya çalışıyoruz. Kadrolarımız içerisinde de farklı görüşlerden insanlar var. CHP bir kitle partisi olarak her kesimi barındıran, çağdaş düşünceye açık, Cumhuriyet değerlerini benimsemiş herkese açık bir partidir. Adaylarımızın, milletvekillerimizin çoğu değişecek. Yeni bir kadroyla ortaya çıkacağız. Çok güzel projelerimiz var. İşsizliğe yönelik, aile sigortasına yönelik biz çıkarmıştık bunları. Geçen seçimlerde de bizim yedi projemizi, bedelli askerlik olsun emeklilerle ilgili projelerimiz olsun buna benzer birçok projemizi AKP daha sonra itiraz ettiği halde kendisi kanunlaştırmaya çalıştı. Bu dönemde çok güzel projelerimiz var. Onları yakında seçim beyannamemizle birlikte açıklayacağız. Bu bakımdan en iyi partiyiz aslında. Ama toplumdaki bu ön yargıyı, bu kültürel yanlışlıkları nasıl yeneriz? Bunları zaman gösterecek. Yeneceğimize inanıyoruz. Umarım çok büyük bir sıkıntı olmadan tüm bunları aşarız. Bu sadece siyasi partilere bırakılacak bir konu değildir. Siz sağcısınız, ben solcuyum gibi şeyler artık söz konusu değil Türkiye’de. Muhafazakar, liberal, sosyal demokrat veya milliyetçi bunlara oy verilmiyor artık. Daha önce de değindiğim gibi kimliklere oy veriliyor. Keşke sadece siyasi kavramlar için, projeleri için, kadroları için oy verilse diyorum. Ama görüyorsunuz çok kötü bir ortamdayız ve sıkıntılar çekiyoruz.

Turkcell Superonline
Turkcell Superonline Atatürk Orman Çiftliği