BÖLÜNMÜŞ TARIM ARAZİLERİ ÇOK CİDDİ BİR EKONOMİK KAYIP NEDENİ

07 Aralık 2015

Tarım Reformu Genel Müdürü Dr. GÜRSEL KÜSEK arazi bölünmesinin tarihsel sürecini, arazi toplulaştırmayı, sektörün sorunlarını ve çözümü için neler yaptıklarını anlattı.



Sayın Genel Müdürüm, Bakanlığın önemli bir birimi olan Tarım Reformu Genel Müdürlüğü’nün görev sorumluluk alanları hakkında kısaca bilgi verebilir misiniz?

2011 yılında Bakanlığımız üç ana hizmet dalında yeniden yapılandı. Bu ana hizmet dallarından birincisi gıda konusudur. Gıda ile hizmetlerin eksiksiz yürütülebilmesi için Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü kuruldu. İkinci ana hizmet dalı ise yetiştiriciliktir. Yetiştiricilikle ilgili Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü, Hayvansal Üretim Genel Müdürlüğü ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü kuruldu. Bakanlığımızın sorumlu olduğu üçüncü ana hizmet dalı ise tarımsal ve kırsal altyapı konularıdır. Bu konu ise Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün sorumluluk alanı altında toplanmıştır. Tarımsal ve kırsal alt yapı dediğimiz zaman parsel altyapısı, mülkiyet alt yapısı, sulama altyapısı, örgütlenme altyapısı, istatistik ve bilgi üretim altyapısı, tarım sigortaları, arazi toplulaştırılması, arazi tesviyesi, taş toplama, arazi edinimi gibi fiziki altyapının iyileştirilmesi gibi altyapı konuları giriyor. Organize Hayvancılık Bölgelerinin oluşturulması, bölgesel kalkınma projelerinin yürütülmesi gibi konular bizim sorumluluk alanımızdadır. . Bunların yanında her türlü tarımsal destekler, bu destekler çiftçilere doğrudan verilen üretim destekleri, ürün işleme, değerlendirme ve teknoloji yenileme ile ilgili yatırım destekleri ve faiz indirimli kredi destekleridir. Ayrıca Avrupa Birliği fonlarından gelen kırsal kalkınma desteklerinin uygulanması ile ilgili Yönetim Otoritesi görevi de bizim genel müdürlüğümüzdedir. Ayrıca üretici örgütleri ve kooperatiflerin kurulması, denetlenmesi, desteklenmesi, tarımsal pazarlama ile ilgili hizmetlerin yürütülmesi, Avrupa Birliği Kriterlerinden olan Entegre İdare ve Kontrol Sisteminin kurulması, Çiftlik Muhasebe Veri Ağının oluşturulması gibi tarımsal üst yapının iyileştirilmesi konuları da sorumluluk alanımızdadır. Dolayısıyla yetiştiricilik ve gıda dışındaki tarım sektörünü ilgilendiren diğer konular bizim genel müdürlüğümüzün sorumluluk alanına giriyor.

Kırsal kalkınma projelerinin durumu, büyüklüğü ve kapsadığı alanlar nelerdir?

Kırsal kalkınma dediğimiz zaman bir çok bileşeni olduğunu görüyoruz ülkemizde. Birim alandan elde edilen bitkisel üretim ve birim hayvandan üretilen hayvansal üretim konusunda Türkiye dünyanın en gelişmiş ülkeleri ile paralel bir durumda. Bildiğimiz gibi Hollanda’da bir inekten ortalama 35-40 kilo süt alınıyor, ülkemizde de benzer değerlere ulaşıldı. Bitkisel üretimde de Türkiye ön sıralarda yer almaktadır. Su ürünleri yetiştiriciliğinde dünyanı önde gelen ülkeleri arasındayız, bu gün Avrupa’da tüketilen çupra ve levreğin üçte birisi Türkiye’den gitmektedir. Ancak Türkiye’de gelişmiş ülkelere göre dezavantajlı olduğumuz konular özellikle kırsal kalkınma ve tarımsal altyapı ile ilgili konular. Bizim kırsalımız köydeki sosyal yaşantıdan gelire kadar biraz Avrupa’nın gerisindeyiz. Biz bunu çözmek için ne tür projeler uyguluyoruz; ilk olarak Türkiye’de araziler ve mülkiyetler çok parçalı. Türkiye’de kabaca 32,5 milyon tane parsel var bu 32,5 milyonluk parsel 40 milyon kişiye ait ancak fiilen çiftçilik yapan insan sayısı 3 milyon.

Bugün köyde tarım yapan çiftçi kendinin olan araziyi de kullanıyor, akrabalarının olan araziyi de kullanıyor. Böyle olunca çiftçi mağdur oluyor çünkü kullandığı arazi kendisinin değil, bir bina yapmak için ruhsat almak istese alamıyor çünkü çok sayıda kişinin o parselde hissesi var. Bankaya teminat olarak veremiyor çünkü bir çok kişinin hissesi var. Yatırım yapamıyor mesela ağaç dikip damla sulama yapacak, yatırımı kendisi yapacak ve tüm hissedarlar buna ortak olacak bunun içi yatırımlar yapılamıyor. Dolayısıyla ilk başta Türkiye’de mülkiyet ve parsel altyapısını çözmek gerekiyor.

Parsel altyapısındaki sorunlarımızdan bazıları, bir çiftçinin 10 adet parseli var, bu parsellerin büyük çoğunluğunun yolu yok bu ihtiyacı çiftçi komşu parsel üzerinden sağlıyor. Parsel küçüldükçe parsel için makine gideriniz artar, işçilik gideri artar, maliyetler artar. Dolayısıyla bu parsel altyapısının da çözülmesi gerekiyor daha düzenli daha büyük parseller oluşturulması gerekiyor. Diğer taraftan ise bölünmenin durması gerekiyor artık bölünmemesi lazım. Biz bunu yapıyoruz, miras yasasını çıkardık Tarım bakanlığı olarak artık bölünmelerin önüne geçtik. Diğer taraftan arazi toplulaştırılması uyguluyoruz böylelikle parsel altyapısını ve mülkiyet altyapısını iyileştiriyoruz.

Arazi edinimi dediğimiz bir sistem kullanarak, köyde arazisi olan ancak çiftçilik yapmayan insanların köydeki akrabalarına o arazileri satmaları için bir kredi mekanizması geliştirdik. Bu yolla parselini kullanmayan küçük hisse sahiplerinin, parsellerini satıp paralarını almalarını; diğer insanlarında bu parselleri satın alıp kendi parsellerini işlemesini sağlamaya çalışıyoruz. Kırsal kalkınmayı gerçekleştirebilmek için mülkiyet ve parsel altyapıdaki sorunları ortadan kaldırmak gerekmektedir. Bunun çözümü de arazi bankacılık sistemi, arazi toplulaştırılması ve bölünmenin önlenmesi ile mümkündür. Bölünmenin önüne geçildi, arazi edinimi ve toplulaştırma çalışmalarına da hız verildi.

Bu çabalar devam ederken ikinci büyük desteğimiz çiftçinin tarımsal faaliyetlerini sürdürebilmesi için dünya ile rekabet edebilmesi için doğrudan desteğe ihtiyaçları var, mesela bu gün Amerika’da bir çiftçi 2 bin dönüm arazide 2 kişi ile makine ve teknoloji kullanarak pamuk yetiştiriyor. İşletmenin büyük olması, az işçilik gibi nedenlerle üretim maliyetleri orada çok düşük oluyor. Bu üretimle rekabet edebilmek için çiftçiye bir miktar destek verilmesi gerekmektedir ki dünya ile rekabet edebilsin. Bizde parçalılık ve altyapı eksikliği nedeni ile maliyetler biraz yüksek olmaktadır. Biz bu destekleri sağlıyoruz, 2015 yılı sonuna kadar 10 milyar TL üretim yapan çiftçiye doğrudan hibe şeklinde ödeme yapılmış olacaktır. Bu para kredi değil, üretim yapan her çiftçi bu paradan açıklanan oranlarda alıyor, biz buna üretim desteği diyoruz, prim desteği diyoruz, bu şekilde 10 milyar TL bu yıl destek vermiş olacağız ve bu destekler devam edecektir.

Tarım sektörünün en önemli konusu sizce nedir?

Tarımın en önemli konusu, tarımsal örgütlenmenin tamamlanması ve böylelikle değer zinciri yaratmak için bireysel güçler yerine bölgesel güçler olarak üretim yapılması konusudur. Diyelim ki bir çiftçi: köyünde buğday yetiştiriyorsa, buğdayı hasat edip satar, buradan bir birim para kazanır. Ama köydeki çiftçiler örgütlenir köyde yetişen buğdayı hasat eder etmez satmaz bunun yerine bir depoda biriktirir ve uygun bir zamanda satar ise fazla katma değer elde eder. Uzun süre içerisinde satar daha yüksek fiyattan satar bu bir kazançtır. Yine aynı çiftçi grubu depoda beklettikten sonra buğdayı buğday olarak satmaz onun yerine un yapar ve un satarsa buda ayrı bir katma değer getirir; çünkü artık çiftçiler buğday satmıyor örgütlenmişler, buğdaylarını depoluyor ve un satıyorlar. Çiftçi grubu değer zincirini biraz daha uzatır ve un satmak yerine köy ekmeği yapar, bunu da kendileri pazarlarsa, buğdayın 2-3 katı daha fazla gelir elde ederler. Buna biz değer zinciri oluşturmak diyoruz. Çiftçilerin bireysel olarak yapamadıkları işleri, bir araya gelerek bölgesel güçler olarak yapmaları, girdi temininden üretime, ürün işlemeden pazarlamaya kadar büyük avantajlar sağlamaktadır. Çiftçinin değer zinciri oluşturabilmesi için Bakanlık olarak bizim yapmamız gerekenler, çiftçilerin örgütlenmesine yardımcı olmak, , o dönüşümün yapılabilmesi için gerekli finansa erişim sağlanması, çiftçilerin bilgiye erişimi ve danışmanlık alması için gerekli bilişim altyapısının kurulması gerekmektedir. Biz bu altyapıların tamamlanması için gerekenleri yapıyoruz. Örgütlenmeye büyük önem ve destek veriyoruz.

Tarım sektöründeki önemli gördüğümüz konuları özetlersek; öncelikle üretim destekleri sağlıyoruz. Tarımsal endüstriyi destekliyoruz, ürünü depolamak veya işlemek isteyen çiftçilerin ihtiyaç duydukları yatırım bedellerinin yarısını ( %50) hibe olarak veriyoruz. Örneğin bir kişi Niğde’de elma paketleme kurdu diyelim, o yatırımın maliyetinin yarısını hibe olarak karşılıyoruz. Yüksek teknoloji içeren girdilerin kullanımının yaygınlaşması için de % 50 hibeler sağlıyoruz. Örneğin güneş gibi yenilenebilir enerji kullanımı, damla veya yağmurlama sulama gibi. Diğer taraftan parsel ve mülkiyet alt yapısını iyileştirmek için destek veriyoruz, toplulaştırma gibi, arazi bankacılık sistemi gibi uygulamaları yaygınlaştırıyoruz. Örgütlenmeyi teşfik ediyor ve destekliyoruz.

2016 hedefleriniz nelerdir?

Bu saydığımız kırsal kalkınma desteklerini sürdürmek, örgütlenmeyi daha etkili daha artar bir şekilde sağlamak, endüstrileşmeyi güçlendirmek, en önemlisi dünyada olmayan şuanda hiçbir ülkede bizimki gibi olmayan bir tarım bilgi sistemi tasarladık ve yapıyoruz. Buna kısaca TARSEY diyoruz. Dolayısıyla bizim hedefimiz 2016’da bilişimi çok yüksek düzeyde kullanan, örgütlenmesini daha ileri düzeylere getirmiş, ileri teknoloji kullanan bir tarım sektörüne ulaşmayı hedefliyoruz. Miras yasası geçen yıl değiştirildi ve böylelikle tarım arazilerinin bölünmesinin önüne geçildi. Önceden, bir çiftçinin 4 parseli ve 4 çocuğu varsa, her çocuk bir parseli almıyor, her parsel dörde bölünüyordu. Böyle olunca geometrik bir parçalanma oluyor 3 göbek sonra artık metrekareler düzeyinde parseller oluşuyordu. Bu parsellerin şekli tarımsal mekanizasyon ve sulama için uygun değil rasgele oluşmuş şekillerden meydana geliyor ve ayrıca bir çok parselin yolu yok, olan yollar ise çoğu zaman geçişi engelleyecek kadar düşük kaliteli yollardan oluşmaktadır. Bizim amacımız bu altyapının düzeltilmesidir. Bu problemlerin çözümü için arazi toplulaştırılması uygulamaları yapıyoruz. Türkiye’de arazi toplulaştırılması çalışmalarına 1961 yılında başlanmıştır. İlk Konya, Çumra, Kalkın Köyünde yapılmıştır. O yıllardan 2008 yılının sonuna kadar Türkiye’de uygulanan tüm arazi toplulaştırma alanı 500 bin hektar civarında idi. Ancak 2008 yılından bu güne kadar 6 milyon hektar alan tamamlandı, şuanda 2 milyon hektar kadar da devam ediliyor. Yani yılda ortalama 1 milyon hektar toplulaştırma yapıyoruz. 1 milyon tamamlanıyor ve 1 milyona başlanıyor ve böylece yılda 1 milyon hektar hızıyla devam ediyoruz. Amacımız bu çalışmaları bir an önce tamamlamaktır.

Sizce tarım sektöründe düzeltilmesi veya düzenlenmesi gereken problemler nelerdir?

Türkiye’de yetiştiricilik ile ilgili epeyce mesafeler alınmış ancak alt yapı problemlerimizin düzenlenmesi gerekiyor, örgütlenme problemlerimizin düzenlenmesi gerekiyor. Pazarlamanın bilgi teknolojileri kullanarak envanterin tamamlanması ve bilginin kullanılması gerekiyor. Örneğin şuanda ülkemizde 32,5 milyon adet parselde tarım yapılıyor, kabaca bunun 8 milyonunda dikili tarım var böyle bakıldığı zaman 24,5 -25 milyon adet tek yıllık ürün ekilen parsel var. 3 milyon adet çiftçi var bu çiftçiler her yıl 24,5 milyon adet karar veriyor ve bu kararlar sonucu hangi parsele ne ekileceği ortaya çıkıyor. 24,55 milyon adet bağımsız karar sonucu oluşan arzın yani ürün miktarının talep ile örtüşmesi ihtimali yoktur. Bazı yıllar bazı ürün çok olacak, bazı yıllar bazı ürün az olacak; çünkü 24,5 milyon bağımsız karar var, hiçbir örgütlenme olmadan üretime karar veriliyor. Bu kararların pazarın ihtiyacı ile örtüşmesi ihtimali yok. Bakanlıklar ya da yönetim ülkedeki bir çok şeyi çözebilir mesela yasayı çıkarıp bölünmenin önüne geçer. Yatırım için para ayırır, sulama yatırımı yapar, arazileri sulamaya açar. Ancak arz talebi dengelemek gibi örgütlü bir yapıda olabilecek i işbirliğini devlet bir yasayla veya para ayırarak yapamaz. Bu tür problemlerin burada halkın katılımı ile çözülmesi gerekir. Bunun için de halkın bilinçlenmesi gerekmektedir. Mesela Türkiye’de etkin bir patates üreticiliği birliği olur ve üretim planlamasında etkin bir rol alırsa o zaman patates bir yıl çok, bir yıl az olmaz. Bu planlamayı devletin yapması çok daha büyük problemlere neden olmaktadır. Bu şekilde üretim planlamasına yardımcı olmak üzere bir yapı oluşturuyoruz. Bildiğimiz üzere, çiftçilerimiz destek almak amacı ile parsellerine ne ektiklerini bildiriyor ve buna göre destek alıyorlar. Şimdi yapı değişiyor. Çiftçilerimiz parsellerine ne ekeceklerini dört ay önce bildirecekler. Örneğin çiftçilerimiz 2016 yılında parsellerine ne ekeceklerini 2015’in 31 aralığına kadar bildirmek zorunda olacak. Böylelikle ekim sezonundan önce ekim planları yaklaşık olarak biliniyor olacak. Diğer taraftan Türkiye’de Hal Veri Tabanı var, tüketilen ürünler ilçe bazında kayıt altında, örneğin günlük ne kadar patates tüketiliyor bu kayıt altında. Böylelikle üretim ve tüketim arasında ilişki kurularak üretim alanlarının planlanması böylelikle de israfın önlenmesi mümkün olabilecek. Bu tür üretim planlamalarının bizzat çiftçi örgütleri tarafından yapılması, devletin de onlara bilgi ve imkan sunması gerekiyor. İşte düzeltilmesi gereken en önemli konulardan birincisi üretici örgütlerinin güçlendirilmesi ve bu yolla da devletin doğrudan çözemediği problemlerin çözüme kavuşturulmasıdır. Eğer Türkiye bunu yapabilirse o zaman arz talep dengesine çok yaklaşmış olur. İç Ticaret Genel Müdürlüğü’nün rakamlarına göre Türkiye’de her yıl hallerde ve tarlada çürüyen sebze ve meyve miktarı 20 milyar Lira civarında. Hallerde ürün israfı çok fazla tonlarca gıda nehirlere atılıyor çünkü bir planlama olmadan ürün yetiştiriliyor ve yetişen ürünler pazara arz ediliyor. Arz fazlası ürünler kaybediliyor. Örgütlenmenin yararları bunlarla sınırlı değil, hem Türkiye’de hem de dünyada küçük ölçekli işletmelerin rekabet güçleri çok zayıfladı. Örneğin Anadolu’nun bir köşesinde 10 dekar arazisi olan bir çiftçi, bu araziden çok az bir gelir elde ediyor. 10 dekarın buğday geliri bin lira civarında olacaktır. Bin lira için hiçbir köylü o köyü bir kış beklemek istemiyor. Bir yerde asgari ücretle işçi oluyor aldığı para ile daha fazla refah edebiliyor. Dolayısıyla çiftçinin sahip olduğu arazi miktarı, çiftçinin geçinebileceği miktarın altına düştüğü zaman risk başlıyor. Gelecekte hem Tarım Bakanlığı üzerine düşeni yapması, hem de çiftçinin organize olması, örgütlenmesi ve küçük üretim araçlarını örgütlenme ile arttırması, değer zinciri yaratması gerekmektedir. Dolayısı ile örgütlenme, arazi edinimi sistemi ile arazilerin büyütülmesi, örgütlü üretim yolu ile küçük işletmelerin güçlendirilmesi, arazi toplulaştırması uygulamaları ile tarımsal altyapının iyileştirilmesi gibi konular öne çıkmaktadır.

Tarım Reformu’nun 2023 vizyonu nedir?

Toplulaştırılmasını, arazi edinimi işini, örgütlenmesini, bilgi altyapısını ve bilgiye erişimi tamamlamış. Pazarlamayı dünya ile entegre hale getirmiş, yüksek teknolojiyi çevreye uyumlu bir şekilde tarımsal faaliyetlerde kullanan sürdürülebilir bir tarım sektörü ortaya çıkarmak diyebiliriz.

Röportaj: Özlem TANSAL

Turkcell Superonline
Turkcell Superonline Atatürk Orman Çiftliği