AKÇAY: “Terörle mücadelede ilk yapılması gereken milli güvenliği sağlamaktır.”

12 Nisan 2016

Son günlerde artan terör olaylarını MHP Grup Başkanvekili ve Manisa Milletvekili Erkan AKÇAY ile konuştuk…



Terör artık Dünyanın meselesi… birkaç gün önce Pakistan, geçen hafta Brüksel, önceki haftalarda Ankara... Yaşanan bu saldırılarla ilgili neler söylemek istersiniz? Liderler terör konusunda nasıl bir tutum izlemeli?

Sorunuza “terör artık Dünya’nın meselesi” ifadesiyle başladınız. Genel olarak doğru ancak kısmen de eksik bir tabir. Terör ilk ortaya çıktığı andan itibaren uluslararası bir sorundur. Terör tarihinde arkasında bir başka devlet olmayan hiçbir terör örgütü yoktur.

Terör ister Belçika’da, ister Pakistan’da isterse de Ankara’da olsun terörün hedefi toplumsal huzura, bir ve beraber yaşama iradesinedir.

Terörün uluslararası niteliğinin en önemli boyutu terör örgütlerine verilen desteklerdir. Teröristler himaye gördükleri, finanse edildikleri sürece terörü önlemeye yönelik bütün girişimler orta ve uzun dönemde sonuçsuz kalmaya mahkûmdur.

Bugün ülkemizdeki bölücü terör sorununu da benzer bir çerçevede değerlendirmek mümkündür. PKK terör örgütüne yönelik uluslararası destek bütün kamuoyunun bilgisindedir. Brüksel’deki PKK çadırı hadisesi teröre yönelik uluslararası desteğin en önemli göstergesidir. Bunun dışında terör örgütüne “sığınma hakkı vererek; dernek, yayın organı gibi kuruluş açmasına göz yumarak; kamp yerleri tahsis ederek; bu kamplarda eğitim vererek; militan kamplarında ve kırsal alanda ziyaret edip moral vererek; yaralanan teröristlerin tedavilerini yaptırarak; silah, cephane ve mühimmat yardımı yaparak; teröristlere barınma, yiyecek ve giyecek gibi lojistik ihtiyaçlarını temin ederek” yardımlarda bulunulmaktadır.

Biz ülkemizde bu konuyu eleştiriyoruz, Batılı ülkelerin PKK terör örgütüne karşı almış olduğu tutumu eleştiriyoruz. Ancak hükümetin terörle mücadeledeki tavrı nedir? Düşünün ki AKP hükümeti terör örgütüyle müzakere masası kurmuş, mütareke imzalamış. Habur, Oslo, İmralı ve Dolmabahçe görüşmeleri, müzakere ve mutabakat metinleri hafızalarımızdadır. Biz terör örgütüne karşı topyekun bir tutum ve tavır almak için çabalarken hükümet terör örgütüne ve İmralı canisine methiye dizme yarışındaydı. Biz terör örgütü şehirlere bomba yerleştiriyor, Doğu’da ve Güneydoğu’da yol kesiyor, haraç topluyor, kaçakçılık yapıyor, Türk milletinin birlik ve beraberliğini hedef alan saldırılar düzenliyor derken hükümet terör örgütünün yığdığı silah ve bombaları görmezden gelmiş, hatta valilere de görmezden gelmeleri için talimatlar vermiştir. Bu dönemde terör örgütüne karşı operasyonlar neredeyse sıfırlanmıştı. Bu ülkenin hükümeti çözüm süreci adı altında terör örgütünü üstü örtülü olarak beslerken, hatta hükümet sözcüsü “ben de olsam dağa çıkardım” derken PKK’ya karşı uluslararası tavır ve desteğe karşı hükümetin girişimlerinin ne derece sonuç alıcı olduğunu tartışmamız gerekmektedir.

Yine teröre karşı nasıl bir tutum alınması gerektiğini sormuştunuz. İşte ilk kural burada ortaya çıkıyor. Öncelikle terör örgütüne karşı hükümetin net bir tavır ortaya koyması gerekmektedir. AKP iktidarı yıllarca teröre karşı zafiyet göstermiştir. Bir kere, çözüm sürecinden vazgeçeceksiniz. Terörle müzakereyi sonlandıracaksınız. Terör örgütünü hak arayan bir yapı olarak görmeyeceksiniz.

Öte yandan uluslararası boyutta şu hususlara dikkat edilmesi gerekmektedir:

1) Terörizmin tanımı konusunda küresel bir konsensus oluşturulması gerekmektedir.

2) Terörün bir siyaset aracı, hak arama faaliyeti olduğu görüşü bir an önce terk edilmelidir.

3) BM öncülüğünde “Uluslararası Terörizmle Mücadele Konferansı” toplanmalıdır.

4) Terörü destekleyen ülkelere karşı uluslararası toplumdan yaptırımlar uygulanmalı, bu suçların insanlığa karşı işlenen suçlar kapsamında değerlendirilerek uluslararası mahkemelerde yargılanması sağlanmalıdır.

Sonuç olarak, her şeyden önemlisi terörle mücadele iradesidir. Bu irade bir kez amasız, fakatsız, ancaksız, zaaf göstermeden kararlı bir irade ortaya konulduğu zaman gömleğin düğmeleri doğru iliklenmeye başlanacaktır.

Ankara’da yaşanan saldırılarla ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz? Bu tip saldırıların önlenmesi için emniyet güçleri ve hükümet neler yapmalı?

17 Şubat ve 13 Mart tarihlerinde Ankara’nın iki önemli noktasında bomba yüklü araçlarla terör saldırıları gerçekleştirilmiştir. Bu saldırılarda 66 canımızı kaybettik. 132 vatandaşımız ise yaralanmıştır. Kaybettiğimiz canlarımıza bir kez daha Allah’tan rahmet, yakınlarına ve Türk milletine başsağlığı diliyorum.

Bu saldırıların gerçekleştiği yerler önemlidir. 17 Şubat saldırısı devletin merkezi diyebileceğimiz Merasim Sokak’ta, 13 Mart saldırısı ise Ankara’da sosyal yaşamın merkezi diyebileceğimiz Kızılay’da gerçekleşmiştir.

Türk milleti felaket derecesinde bir vahşetle karşı karşıyadır. Başkentimiz Ankara 5 ayda 3 üncü terör saldırısına maruz kalmıştır. Milletimiz huzursuz ve endişelidir.

Bu terör saldırılarında hükümetin terörle mücadeledeki zafiyeti bir kez daha gözler önüne serilmiştir. Güvenlik kurumları büyük zafiyet içerisindedir. Bakınız, 17 Şubat’taki saldırıdan 3 gün sonra sayın başbakan Ankara Valiliğinde “il brifingi” almış ve terörle mücadele konusunda “yeni konsept” açıklaması yapmıştı. Bu açıklamanın ardından başkent Ankara merkezli bir güvenlik yaklaşımı açıklanmış ve Ankara’ya özgü tedbirler kamuoyuna açıklanmıştı. Sokaklar polislere zimmetlenmişti. Bu açıklamalardan günler sonra Kızılay meydanında 17 Şubat benzeri bir saldırı düzenlendi. Peki ne oldu başkent güvenlik konsepti? Yöntem aynı ama hükümetin tedbirleri saldırıyı önleyemedi!

Bakınız, 17 Şubat saldırısından sonra hükümet sözcüsü “saldırının çok iyi planlanarak gerçekleştirildiğini görüyoruz.” demişti.

O gün sormuştum;

Terörist eylem yaparken “çok iyi planlama yapıyor”, “akıllıca davranıyor” diyorsunuz da sen hükümet olarak terörle mücadele ederken neden “ çok iyi planlama” yapamıyorsun? Anlaşılan hükümet terörle mücadele konusunda iyi bir planlama yapmaktan aciz bir durumdadır.5 ay içinde Ankara’da 3 büyük patlama oldu. Sormak hakkımızdır: Ne oluyor, nasıl oluyor, neden oluyor? Sorumlular nerede? Sorumlular kimler?

Ankara’daki saldırıların bir güvenlik zafiyeti ortaya çıkardığı açıktır. Hatırlayınız; Cumhurbaşkanı Erdoğan 13 Şubat 2015 tarihinde Meksika ziyaretinde ABD’de üç Müslüman gencin öldürülmesiyle ilgili olarak şu ifadeleri söylemişti: “Biz siyasiler, ülkemizde işlenen cinayetlerden sorumluyuz. Tavrımızı ortaya koymak zorundayız. Çünkü halk size oylarını verirken ‘Benim can güvenliğimi, mal güvenliğimi sağlayacaksın’ diye veriyor.” Sayın cumhurbaşkanına hak vermemek elde değil! haklı! Hükümetin en önemli görevi güvenliği sağlamaktır. Vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini sağlayamayan bir hükümet görevini yerine getirmiyor demektir. Bunun adı “güvenlik zafiyeti”dir. Zafiyetin baş sorumlusu ülkeyi yöneten iktidardır.

Bu tip saldırıların önlenmesi için yapılması gerekenlere gelince: Evvela, hükümetin artık karar vermesi gerekmektedir. Terörle mücadele mi etmek istiyorlar, o zaman önce terörü azdıran sebepleri ortadan kaldıracaklar. Yani önce çözüm sürecini bitirecekler, buzdolabının fişini çekecekler.

Öte yandan bu tip terör saldırılarını Ankara’da alınacak önlemlerle değil, terörün fiilen doğup büyüdüğü bölgelerde alınacak tedbirlerle önleyebilirsiniz. Genel Başkanımızın defaatle belirttiği gibi Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde sıkıyönetim uygulamasına geçilmelidir. Büyükşehirlerde güvenlikli hassas bölgeler oluşturulmalıdır. Terörle mücadeledeki kurumsal zafiyetler giderilmelidir. Türkiye bir kriz yönetiminden risk yönetimine geçmelidir.

Terörle mücadelenin en önemli boyutlarından birisi de terör örgütlerinin finansmanıyla mücadeledir. Hükümet bir an önce terörün finansal kaynaklarını kurutmak için harekete geçmelidir. MASAK operasyonel yetkilerle güçlendirilmelidir.

Terörizmle mücadele vizyonu geliştirilmelidir. Bu mücadelede yapılacakların tamamının kavrandığı ve unsurların tamamının vizyona göre yapılandırıldığı “terörle mücadele konsepti” oluşturulmalıdır. Bu vizyondan beslenen, konseptten çıkartılan ve bütün milli güç unsurlarına sorumluluk seferber eden “terörle mücadele stratejisi” ortaya konulmalıdır. Terör üzerindeki ortak iradenin ve yükümlülüklerin belirlenmesi ve toplumun kazanılması için “terörle mücadelede kitle kazanma programı” devreye sokulmalıdır. Sorunun içten ve dıştan alabileceği bütün desteklerin kesilmesini sağlayacak kadar kapsamlı “diplomatik mücadele eylem planı” hazırlanmalıdır. Teröristin mücadele şekil ve yöntemlerinin değişmesi süreçlerinde ön alarak ilgili güvenlik kuvvetlerini yeni şart ve durumlarla uyumlu olarak eğitecek, donatacak ve yönetecek “teröristle mücadele taktik eğitim ve icra programı” uygulanmalıdır. Tutarlı bir “terörle mücadele tanıtım çalışmasına” ihtiyaç vardır.

Sonuç olarak, terörle mücadele topyekun bir mücadeledir. Biz de millet olarak topyekun 78 milyon tek bilek, tek yürek mücadele edeceğiz. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak terörle mücadeledeki sorumlulara her türlüyü katkıyı yapmaktayız ve yapmaya da devam edeceğiz.

Sizce sınır ötesine bir operasyon yapılmalı mı? Sizin çözüm öneriniz nedir?

Efendim terörle mücadele müzakereyle, mütarekeyle olmaz. Oslo’da, Habur’da Kandil’de, Dolmabahçe’de masalar kurarak teröriste silah bıraktıramazsınız. Esas olan terörle amasız, fakatsız, lakinsiz mücadele etmektir. Bu mücadele hem teröristle hem de bölücü, ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı talep ve eylemlerle, terör örgütlerini destekleyenlerle, onların medyada ve siyasette sözcülüğünü yapanlarla mücadeledir.

Terörle mücadelede ilk yapılması gereken milli güvenliği sağlamaktır. Bunun için sınır ötesi operasyon kaçınılmaz ise TBMM hükümete 2 Ekim 2015 tarihinde Anayasa’nın 92 nci maddesine göre sınır ötesi harekat yetkisi vermiştir.

Bakınız Irak’ın kuzeyindeki Barzani’nin başını çektiği yapı yıllarca terör örgütüne destek olmuştur. Bu dönemde Kandil’e de zaman zaman hava operasyonları gerçekleştirilmiştir. Kesin bir sonuç almak için özellikle Irak’ın kuzeyinde yuvalanan ve bu bölgeyi Türkiye’ye karşı üs bölgesi olarak kullanmaktadır. Dolayısıyla terörün kökünün kazınması için sınır ötesi terörist kamplarının imha edilmesini gerekli görüyoruz.

Altını çizerek söylüyorum, bir gece Kandil’de Türk bayrağını dalgalandırmak için gereken neyse yapılmalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu mücadelede güvenlik güçlerimizin destekçiyiz, destekçisi olmaya da devam edeceğiz.

Güneydoğuda Sur, Lice, Cizre bu yerleşim yerleri ve daha birçok bölge. Sivil halkın yaraları nasıl sarılacak, neler yapılmalı?

Öncelikle altını çizmem gerekir ki bu bir terörle mücadele sürecidir. Terörle mücadele topyekûn bir mücadeledir. Milletçe bu mücadelenin içerisindeyiz. Gün geçmiyor ki bir şehit cenazemiz olmasın. Her şehidimiz her yaralı askerimizin aileleri, çocukları, sevenleri var. Terörle mücadelenin bu boyutunu da ihmal etmemeliyiz. O aileler terörle mücadelede çok yüksek bir fedakârlık, azim ve metanet örneği sergilemektedirler.

Bakınız vatandaşlarımızın devletten 3 önemli beklentisi vardır. Birincisi güvenlik, ikincisi adalet, üçüncüsü refah. Bunları hükümetlerin vatandaşlarımıza karşı en önemli görevleri olarak da görmek mümkündür. Bu görevlerin içerisinde güvenlik başlığı en önemlisidir.

Güvenlik olmazsa adalet olmaz, refah olmaz. Güvenlik olmazsa vatandaşlarımız hiçbir hakkını tam anlamıyla kullanamaz. Güvenlik olmazsa Anayasa’da hüküm altına alınan kişi hürriyeti, konut dokunulmazlığı, haberleşme hürriyeti, yerleşme ve seyahat hürriyeti, bilim ve sanat hürriyeti, basın hürriyeti, süreli ve süresiz yayın hakkı, mülkiyet hakkı vs. hiçbirinden bahsedemezsiniz. Bu çerçeveden baktığınızda güvenliğin sağlanması kişilerin birer birey olarak hak ve hürriyetlerinin teminatıdır. Güvenliğin sağlanması hususu Doğudan Batıya, Kuzeyden Güneye her bir vatandaşımız için geçerlidir.

Sonuç olarak hükümetin ilk görevi güvenliği sağlamak, terörün kökünü kazımaktır. Vatandaşlarımızın birer birey olarak hak ve hürriyetlerinin teminatı bu mücadeleden alınacak başarı ile başlayacaktır.

Bütün vatandaşlarımızın devletinin yanında duracağı politikaları geliştirmek, onları terör örgütünün insafına ve inisiyatifine terk etmemek lazımdır.

Meclis Özel

Turkcell Superonline
Turkcell Superonline Atatürk Orman Çiftliği