ADALET OLMADAN HİÇBİR ŞEY OLMAZ

07 Temmuz 2015

Ergenekon ve Belyoz davalarından yargılanan CHP İstanbul Milletvekili Dursun ÇİÇEK ile yeni meclisi ve gündemi değerlendirdik.




Öncelikle parlamentoya girmeden önceki süreçten söz edelim. Siz “Ergenekon” davasında müebbet, “Balyoz” davasında ise 16 yıl hapis istemiyle yargılandınız. O günleri bize nasıl anlatırsınız?

Tabi o günler Türkiye’nin karanlık günleriydi. Adalet devletin ve mülkün temelidir. Ancak son 6-7 yılda iktidarın yarattığı ortamda hukuk ve adalet katledildi. Bu süreçte de biz mağdur edildik. 5 yılımız çalındı. Hapislerde manevi işkencelere maruz kaldık. İşte bu süreçte ben siyasete girmeye karar verdim. Tek amacım da temeli hukuk ve adalet olan bir devleti tekrardan ihya etmekti. Bu nedenle meclisteyim ve önceliğim de bu çektiklerimizden sonra amacımı gerçekleştirmek.

Parlamentoda kapanmış olsa da bu dosyaları tekrardan gündeme taşıyacak mısınız?

Hem parlamentoda hem de tüm adliyelerde peşini bırakmayacağım. Daha bu sabah Yargıtay’daydım. Ondan sonra AYİM’e gittim. İstanbul’da her hafta bir gün adliyelerde koşturuyoruz. Hem kumpasçıların peşindeyiz hakim, savcı, polis ve gazeteci olsun hem de onları azmettiren siyasilerle de umuyorum ki hukuk önünde hesaplaşacağız.

Milletvekili olarak önümüzdeki dört yıl içerisindeki hedefleriniz nelerdir?

En öncelikli hedefimiz temeli adalet ve hukuk olan çağdaş devletin tekrardan oluşmasını sağlamak. Çünkü adalet ve hukuk yoksa insanların özgürlükleri devletin garantisi altında değilse, bir parti devleti mevcutsa, diktatör yaklaşımlar varsa bu Türkiye’nin meselesidir. Tabi bu özgürlüklerini kaybetmeyenler için pek anlamlı olmayabilir ancak masum olduğu halde içeriye atılan ve 5 yılı çalınan insanlar için ekmek, su ve hava kadar önemlidir. Kimsenin bunu yaşamasını istemem ama yaşayan biri olarak söylüyorum ki; Adalet olmadan hiçbir şey olmaz. Nasıl ki sağlık insan için temek bir değerse adalette sosyal yaşam için vazgeçilmez bir değerdir.

2015 genel seçimlerinde sandıktan çıkan tabloyu nasıl yorumluyorsunuz? Milli idare birleşin mesajını verdi. CHP bu tabloyu nasıl görüyor?

En önemli sonucu tek parti yönetiminin diktaya giden yaklaşımlarının millet tarafından reddedildiği ve iktidarın sona erdirildiği gerçeğidir. İkinci aşamada ise millet en az iki partinin anlaşarak daha sağduyulu, insanları ötekileştirmeyen, milleti kucaklayan hükümet istediğini ortaya koymasıdır. Bu hükümet modelleri mecliste vardır. Ancak MHP’nin tutumu nedeniyle biz muhalefetteki partiler olarak bir iktidar alternatifi yaratamıyoruz. Bu yaratılmadığı takdirde ya CHP-AKP ya MHP-AKP şeklinde bir hükümet kurularak Türkiye’nin hükümetsiz kalmayacağını düşünüyorum.

Peki, AKP-CHP koalisyonu sizce nasıl olur?

Son çare olarak olur. Türkiye’de bu 13 yılda biriken bazı sorunların çözümüne hizmet edeceğini düşünüyorum. Ayrıca devleti parti iktidarı olarak yöneten şu anki iktidarın en azından erken seçimde devletin imkanlarını kısıtlayan bir hükümet olacağını düşünüyorum. O yüzden devlet imkanları tek partide olduğu gibi sonuna kadar hukuksuzca kullanılamayacak. En azından diğer partiler içinde daha adil bir seçim olacak. Mecliste kapatılan dosyalar, Çankaya formülü, barajların düşürülmesi gibi Türkiye’nin seçim öncesi acil sorunlarını çözen bir CHP-AKP hükümeti olabilir. Bunları çözdükten sonra da seçime gitmek bugünkü şartlardan daha farklı bir sonucu meclise taşıyabilir. Bu konuda tabi iktidar partisinin tutumu çok önemlidir. Barajların düşürülmesine, Cumhurbaşkanı anayasasından çekilmesine veya yolsuzluk dosyalarının açılmasına itiraz ederse millet bunu görecek ve seçimlerde de bunun karşılığını sandıklara yansıtacaktır.

Cumhurbaşkanının mevcut sınırlar içerisinde kalması ve dört bakanın tekrardan yargılanmasına iktidar partisi sıcak bakmıyor. Bu konuda neler söylersiniz?

Bunlar bir şart sunulacak konular değil. Çünkü meclisin yasama yetkisi içerisinde ve milletvekillerinin iradesinde olan konulardır. Yeterli sayıda milletvekili bu konularda meclise önerge verdiği takdirde ve çoğunluğun dosyaların açılması, barajın düşürülmesi yönünde olduğu takdirde bunun hükümeti etkilememesi gerekir. Eğer AKP bunu çok büyütüp hükümetten ayrılırsa koalisyonu bozarsa bunun bedelini de seçimlerde millet karşısında öder.

Erken seçim ihtimali nedir sizce? Eğer bu ihtimal gerçekleşirse o zamanki tablo ne olur?

Burada temel sorun Türkiye’nin şu anki siyasi yapısından, dört partili meclisten bir hükümet çıkmasını engelleyen yaklaşımdır. Yani muhalefetteki partilerin iktidarını önleyerek şu an bu yaklaşımın bir numaralı sahibi MHP’dir. Ahmet Davutoğlu’na verilecek bir görevde bir sonuç alamazsa bu soruna iktidar partisi de ortak olacaktır. CHP genel başkanına görev verildiğinde ise bu sorunu büyük ölçüde aşacağını düşünüyorum. Çünkü MHP’ye başbakanlığı dahi teklif edecek kadar esnek bir demokratik tutum sergiliyor. Dolayısıyla MHP ile olmasa bile AKP ile bir koalisyon kuracağımızı düşünüyorum. Bu genel başkanların dışında 3. kişinin de başbakan olacağı bir koalisyonda olabilir. Temel sorunları çözdükten sonra da erken seçim daha sonra gündeme gelebilir ama 2 senden önce bir erken seçim meclis aritmetiğinde fazla bir değişikliğe yol açmaz.

Sn. Bahçeli’nin CHP’nin teklifini reddeden bu koalisyon çıkışını nasıl yorumluyorsunuz?

MHP’nin HDP’ye karşı tutumu ve siyasi yaklaşımları herkesçe biliniyor. Meclisteki varlıklarını ve elde ettikleri sonuçları buna bağlıyorlar. Dolayısıyla kendi tabanlarını dışlamamak adına, onların desteğini kaybetmemek adına böyle bir politika izliyorlar. Tabi MHP’nin çerçevesinden bakınca bunlar makul karşılanabilir. Bu konuda MHP’yi de fazla zorlayamayız. Meclis süreçlerinde CHP olarak bizim MHP ve HDP ile olan ilişkilerimizde çok önemlidir. Az önce bahsettiğim konularda meclis iradesini ortaya koyup kararlar alabiliriz. Özellikle barajın düşürülmesi konusu çok önemlidir. % 5 seviyesini geçmeyecek duruma getirilmelidir. Böyle olduğu takdirde de HDP’deki emanet oylarda kendi partilerine geri dönecektir. Bu nedenle barajlar düşürülmeden bir erken seçim çözüm olmayacaktır.

Basında da geniş yer bulan Baykal- Erdoğan görüşmesini CHP nasıl yorumluyor?

Çok etik olmadığını düşünüyorum. Etik olan Cumhurbaşkanının bu süreçte başbakan adayının tespit edip göreve vermesidir. Zaten partiler o konuda tavır koydular. Başbakan adayı gelip partilerle gerekli müzakereleri yapabilir. Cumhurbaşkanının eski alışkanlıklarının devamı olarak burada ön plana çıkma, rol çalma teşebbüslerini millet şüpheyle karşılıyor. Dolayısıyla bir daha bu tür girişimlere bulunmayacağını düşünüyoruz. Zaten meclis başkanı seçiminden sonra da en çok milletvekili olan partinin başbakan adayıyla birlikte süreci başlatacağını bekliyoruz. Ancak tabi Sn. Baykal’ın da yılların birikimi, tecrübeli bir siyasetçi ve devlet adamı olarak CHP’nin meclis başkanı adayı olması diğer partiler açısından da bir avantajdır. Türkiye bu tecrübeyi, bu kişiliği meclis başkanı olarak değerlendirecektir. Meclisteki önemli kararlarda Sn. Baykal’ın meclis başkanı olduğu takdirde bu sürece olumlu ve çözücü katkısı olacağına inandığımız bir kişiliktir. Ben Sn. Deniz Baykal’ın meclis başkanı olacağını sanıyorum ve bu konuda da kendisine başarılar diliyorum.

Röportaj: Ayşegül AKTEPE

Turkcell Superonline
Turkcell Superonline Atatürk Orman Çiftliği