2015 Yılının Daha İyi Bir Yıl Olmasını Bekliyoruz

05 Şubat 2015

2015 yılının henüz başındayken piyasaları, beklentileri, hedefleri ve risk faktörlerini en doğru adrese Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı Dr. Vahdettin ERTAŞ’a sorduk.



Sayın Başkanım 2014 yılını piyasalar açısından nasıl değerlendirirsiniz?

2014’e piyasalar açısından iki türlü bakmak gerekir. Bir yurt dışı piyasalar, iki yurt içi piyasalar. Aslında 2014’ün nasıl geçeceğinin temelleri 2013 yılında atıldı. 2013’te 22 Mayıs’ ta önce FED dedi ki artık bol para ve düşük faiz politikasından geri döneceğiz. Ciddi bir politika değiştireceğiz. Bu tüm uluslararası finans piyasalarında adeta bir deprem yarattı. Borsalar düştü, faizler yükselmeye başladı. Burada negatif ve pozitif olarak ayrışan ülkeler oldu. Biz bütçe açığı noktasında iyi bir noktadayız ancak cari açık veren bir ülkeyiz. Geçen sene önce FED kararlarından etkilendik. Arkasından gezi olaylarından etkilendik ama tüm bunlara rağmen makroekonomik göstergelerimiz sağlam olduğu için en hafif şekilde bu süreci atlattık. Geldik 2014 senesine. 2014 borsanın yaklaşık %26 arttığı bir dönem, faizlerin %10’lardan %8’lere düştüğü bir dönem, sepet kurda da yaklaşık % 3 civarında arttığı kısaca TL yatırımcılarının kazandığı, döviz yatırımcılarının reel olarak zarar ettiği bir yılı geride bıraktık. Dolayısıyla 2014’ ün bizim açımızdan beklentilerimizin de üstünde geçtiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Hiçbir bankamız batmadı, hiç bir aracı kurumumuz olumsuz bir tabloyla karşılaşmadı. Yılın son çeyreğinde başlayan petrol fiyatlarındaki düşüş ve Hükümetimiz tarafından açıklanan yapısal önlemlerle 2015 yılının daha da iyi bir yıl olacağını bekliyoruz.

2015 yılı hedeflerinden bahseder misiniz?

Öncelikle Türkiye ekonomisi 2015 yılına 2014 yılından daha rahat bir şekilde giriyor. Bunun nedeni 2013 yılının dalgalanma boyutu artık neredeyse sonlanmış durumda. 2015’e petroldeki çok ciddi bir düşüşün getirdiği rahatlıkla giriyoruz. Cari açık üzerinde çok büyük bir pozitif etki yaratacak. Enflasyonu düşürme konusunda bize çok yardımcı olacak. Yabancı yatırımcılar hep Türkiye’yi kırılgan ülke içerisine koyuyorlardı. Bunun da nedeni bizim yüksek cari açık veren bir ülke olmamızdı. Ama inanıyoruz ki bu yılı geçen seneye göre çok aşağılarda kapatacağız. Dolayısıyla bunu küresel yatırımcılar da çok iyi okuyabiliyorlar. 2015 yılının 2014’ten daha iyi olacağını tahmin ediyoruz. İddialı hedeflerimiz var sermaye piyasalarında. Türkiye son 10 yılda ekonomisini büyük ölçüde bankacılık sektörünün finansmanıyla yürüttü. Hükümetimiz tarafından açıklanan 2023 hedeflerinin gerçekleşmesinde de sermaye piyasaları önemli bir rol oynayacak diye tahmin ediyoruz. Tüm piyasa aktörleri de bu görüştedir. 2014’ü yaklaşık 100 milyar dolarlık tahvil ihracıyla kapattık. Bu tutar, bugüne kadar ulaşılan en büyük rakamdır. 13 tane halka arz yaparak kapattık.

Önümüzdeki yıl halka arzların hem sayısının artmasını hem de daha büyük ölçekteki şirketlerin halka açılmasını bekliyoruz. Şuan bunların başvuruları ve hazırlıkları devam ediyor. Özellikle İslami finansal araçlar konusunda iddialı bir noktaya geldik. Regülasyon olarak hukuki alt yapımızı genişlettik. Geçen ay İslam Kalkınma Bankası’nın 6 milyar dolarlık sukuklarını, (kira sertifikalarını) Borsa İstanbul’da işlem görmesini sağladık. Ayrıca yılı 13 milyar liralık özel sektör şirketlerine ve bankalarına sukuk ihracı izni verdik. Önümüzdeki yıl bu rakamın da epeyce yukarıda olacağını tahmin ediyoruz.

Türkiye’nin bir 2023 vizyonu var, bu hükümet programlarında da yer aldı. Türkiye 2023’e vardığında dünyanın ilk 10 finans merkezinden biri olacak diye resmi politika belirlendi ve dünya kamuoyuyla da paylaşıldı. Öncelikli hedef 2018’e kadar ilk 25’e girmektir. 2013’te 47, 2014’te ise 42. sıraya çıktık. Allah izin verirse de 2023’te ilk 10 içerisine gireceğiz. Bu sıralama bize neler kazandıracak? Öncelikle dünyanın fon arz eden ve fon talep edenleri, yani tasarruf sahipleri ve yatırımcıları İstanbul’da buluşacak. Paranın merkezi haline geleceğiz. Bu bizim iş dünyamıza çok daha geniş kaynakla para bulma, yatırım yapma fırsatı tanıyacak. İkinci olarak, bu yapıya geçebilmemiz için bizimde sektörde çalışan insanlarımızın niteliğini ve sayısını artırmamız gerekiyor. Dünyayla rekabet edebilir bir iş gücüne kavuşacağız.

Çok sayıda uluslararası kuruluş, banka İstanbul’da ofis açacaklar. Şimdiden açılmaya başlandı. Pek çok şirketin bölgesel merkezi İstanbul’da açıldı. Bu sayının çok daha artacağını bekliyoruz. Burası tüm bölgenin idare merkezi haline gelecek. Bu firmalar Türkiye’de para kazanacaklar, Türkiye’ye vergi ödeyecekler, Türkiye’de ki insanları istihdam edecekler dolayısıyla düşük faizli bol bir paranın buluşacağı bir merkez olacağımızı tahmin ediyoruz. Yapılacak çok iş var bunlar kolay şeyler değil. Bu hedeflere ulaşmak için öncelikli dönüşüm programları açıklandı. Bunlardan bir tanesi de İstanbul finans merkezi dönüşüm programıdır. Bunun içerisinde koordinatörlüğünü SPK’nın yapacağı çok sayıda eylem var. Sermaye piyasasının çeşitlendirilmesi, araştırılması, finansal okuryazarlığın arttırılması, tasarruf oranının arttırılması, tasarrufların altın, döviz gibi verimsiz alanlardan mali araçlara mevduat, hisse senedi, bireysel emeklilik sistemi, tahvil gibi finansal araçlarda değerlendirilmesine yönlendirecek yaklaşık elli civarında eylem var. Bunlar takvime de bağlanmış durumda ve her kurum ne yapacak, hangi tarihe kadar yapacak bunlarda belirlenmiş. Günü geldikçe bunları yapıp 2023’e geldiğimizde dünyanın ilk 10 merkezinden biri olacağımıza inanıyoruz.

Önümüzdeki dönemde küresel piyasaları ilgilendirecek risk alanları nelerdir?

Dünya artık sınırların kalktığı, her hangi bir yerde esen rüzgârın tüm bölgeleri etkilediği bir hal aldı. Bizim için en önemli risk odağı FED’ in atacağı adımlardır. ABD’ de ekonomi son derece iyi gidiyor. Beklentilerinde ötesinde 3. çeyrekte %5 büyüdüler. Son 12 yıllık en yüksek büyüme oranı. Dolayısıyla bu neyi getirecek? Faiz oranlarının daha erken artırılmasına yol açabilecek yani ekonomi orada iyi gidiyorsa faizler yükselecek. Bu dünyanın geri kalan tarafı için iyi olmayan bir şey. Faizlerin yükselmesi bizim gibi dış paraya bağlı, dışarıdan kaynak ihtiyacı olan ekonomileri olumsuz etkileyecektir. Fakat biz endişe etmiyoruz. Çünkü aşağı yukarı 2015’in ikinci yarısında bir faiz artırımını artık hemen hemen tüm piyasa aktörleri bekliyor. Fakat bunun çok yüksek olmayacağını tahmin ediyoruz. Gerekçe olarak da dünyanın diğer bölgelerinde büyüme ve istihdam rakamları beklendiği gibi gelmedi. Özellikle Avrupa hala resesyondan çıkamadı. Pek çok ülke büyüyemiyor, istihdam yaratamıyor ve Avrupa Merkez Bankası da bol para ve düşük faiz politikasını devam ettiriyor. Hatta negatif faiz veriyor. Paranızı Avrupa Merkez Bankası’na 1000 Avro veriyorsunuz, bir yıl orada paranızı tutuyorsunuz size yılın sonunda 990 Avro veriyor. Paranıza bekçilik yaptım diyor. Dolayısıyla piyasada bol para var. Avrupa Merkez Bankası bu politikayı ekonomi canlanana kadar devam ettirecektir. En az bir 3-4 yıl daha bu politikanın süreceğini tahmin ediyoruz. Endişe duymamamızın diğer sebeplerinden biride şudur; dünyanın 3.büyük ekonomisi Japonya, onlarda son 2 çeyrekte eksi büyüdüler ve tekrar resesyona girdiler. Japonya’da da ekonominin resesyondan çıkması için merkez bankası düşük faiz politikasını devam ettiriyor. Tahmin ediyoruz orada da toparlanma için 1-2 yıl daha gerekecek. O nedenle FED’ in atacağı küçük adımların bizi çok rahatsız etmeyeceğini tahmin ediyoruz.

İkinci olarak Rusya ile ilgili riskler var. Rusya önemli bir ticaret ortağımız. Turizm sektörünü etkiliyor. İhracatımızı etkiliyor. Kasım ayı Rusya’dan gelen turist rakamlarına göre %22’lik bir azalma yaşandı. Ama 2014 yılının başından Kasım sonuna kadar da %5,5‘luk bir artış var. Eğer bu sıkıntılar devam ederse önümüzdeki sene turist sayısında bir azalmanın olması sürpriz olmayacaktır. Ama oradan aldığımız gazın fiyatı da düşüyor, petrolün fiyatı da düşüyor. Hem olumlu etkiler var hem olumsuz etkiler var. Netleştirdiğimiz zaman olumlu etkilerin daha fazla olacağını tahmin ediyoruz.

Üçüncü bir risk bölgede Suriye, Irak ona da biz jeopolitik riskler diyoruz. Orada bugünkünden daha iyi bir ortam sağlanırsa Türkiye bambaşka olacak. Daha fazla mal satacağız, daha fazla oralardan proje alacağız bu hem istihdama hem de ihracatımıza çok olumlu yansıyacaktır. 2015’te bölgesel risklerin bugünkünden daha az olacağı yönünde bir beklenti hakimdir. Bunun dışında bir başka risk ise Çin’dir. Çin’de son yıllarda gayrimenkul fiyatlarında çok yüksek bir artış oldu. ABD’de ki krizin bir benzeri olmasa da bankaların geri dönmeyen kredileri de son yılların en yüksek oranına ulaştı. Son bir yılda da gayrimenkul fiyatlarında bir düşüş başladı. Çin son 10 yılda dünyadaki büyümenin motoru konumundaydı. Dünya ortalaması %5, bunun önemli bir kısmı Çin’de ki büyümeden geliyordu. Çin artık büyüme noktasında geçmiş 10 yıldan daha düşük bir oranda büyüyecek. Bu bir risk, ayrıca gayrimenkul fiyatlarındaki geriye dönüş Çin açısından bulaşıcı etkisiyle bir risk, üçüncüsü de Çin’de bankaların geri dönmeyen kredilerinde bir artış var. O nedenle merkez bankası orada da duruma hakim olmaya çalışıyor. Bu riskler büyümeden lokal olarak halledileceğini tahmin ediyoruz. Son bir risk olarak da Avrupa büyüyemiyor. Bizim en önemli ticaret ortağımız Avrupa, onlar bir türlü son 4-5 yıldır ciddi şekilde sıfıra yakın büyüyor. Eğer Avrupa’da işler iyiye giderse bizde de işler daha iyi olacak. Çünkü önemli bir mal sattığımız Pazar orası. Petrol fiyatlarındaki düşüş Avrupa ekonomilerinde de bir iyileşmeyi beraberinde getirecektir. Bu da dolaylı olarak bize önümüzdeki yıl pozitif olarak yansıyacaktır.

Dolardaki değer artışıyla birlikte sermaye akımlarının yönü sizce nasıl etkilenecek?

Dünyada küresel sermaye içerisinde faiz nerde yüksekse dolarda o tarafa doğru akıyor. O nedenle Avrupa’dan ve dünyanın diğer bölgelerinden ABD’ye bir fon akışının olması sürpriz olmayacaktır. Çünkü faizi artışı yatırımcılar açısından ABD’yi daha cazip hale getirecektir. Sadece faiz noktasında değil ABD %5 büyüyor, Avrupa % 0 büyüyor. Bu nedenle yabancı sermaye bir ülkeye giderken iki tane temel şeye bakıyor. Birincisi, faiz oranı nedir? İkincisi, büyüme kapasitesi nedir? Çünkü bir şirketin hisse senedini alırken o şirket büyüyorsa daha çok kar ediyor, daha çok temettü demektir. Büyüyemiyorsa daha az kar, daha az temettü demektir. ABD’nin bu bakımdan önümüzdeki faiz artırımı yılın ikinci yarısında yapılmasıyla birlikte küresel sermayenin gelişmiş ülkeler içerisinde ABD’yi tercih edeceğini bekliyoruz. Ama biz makroekonomik göstergeleri iyi olan, ortalamanın üstünde büyüyen bir ekonomiyiz. Dolayısıyla bizim gibi gelişen ekonomilerin de küresel sermayeden pay almaya devam edeceğini bekliyoruz. Avrupa’dan ve Japonya’dan ciddi bir kaynağın ABD’ye gitme ihtimali yüksek gözüküyor.

Yatırımcı sayısını arttırmak adına ne gibi planlarınız bulunuyor?

Bu güne kadar birkaç defa daha dile getirdim. Biz sermaye piyasalarını büyütmek için hep bireysel yatırımcıya hitap ettik. Vatandaş hisse senedi al, fon al, tahvil al diye fakat orada beklenen neticeyi elde edemedik. Çünkü sermaye piyasaları bankacılık sektörüne göre daha kompleks, daha fazla bilginin kullanılması gereken bir alandır. Örneğin; paranızı bankaya yatırıyorsunuz 3 ay, 6 ay, 1 yıl, dönem sonunda kaç lira faiz alacağınızı biliyorsunuz. Paranızı kaybetmiyorsunuz alacağınız rakamda bellidir. Ama sermaye piyasalarında öyle değil, paranızı yatırıyorsunuz 3 ay, 6 ay, 1 sene sonra hepsini de kaybedebilirsiniz, paranızı birkaç kat da artırabilirsiniz. Bunun için iyi bir seçim yapmak lazım, bilgili bir seçim yapmak lazım. Tesadüfi, dedikoduyla ya da internet sitelerindeki kaynağı belli olmayan haberlerle değil bilimsel yöntemlerle analiz ederek hangi hisse senedi, hangi sektör, hangi tahvil, hangi yatırım fonu diye araştırmak gerekir.

Bu nedenlerle biz politikamızı değiştirdik, tüm yatırımcılarımıza diyoruz ki bir doğrudan yatırım yapmayı düşünüyorsanız, finansal okuryazarlık seviyenizi kontrol edin, hata yapabilirsiniz. Kendinizi yetkin hissediyorsanız kendi kararınızı verin. Ama bu konuda yeterli bilgi ve deneyime sahip değilseniz ya bir kurumsal yatırımcıya gidin (bireysel emeklilik fonu, yatırım fonu gibi) ya da sermaye piyasası kurumunun yetkilendirdiği bir aracı kurumdan danışmanlık hizmeti alın. Bu şuna benziyor; eczaneye gittiniz karnım ağrıyor bir ilaç ver. Öncelikle doktora gideceksiniz muayene olacaksınız, gerekirse film çekilecek, MR çekilecek, teşhis doğru konulacak ve size uygun bir ilaç verilecek. Öbür türlü yani uzmana danışmazsanız sizin seçim isabetinizin başarı şansı düşük olacaktır. Biz de diyoruz ki işin uzmanıyla birlikte çalışın, onların bilgilerinden yararlanın.

Sermaye piyasalarında büyük fırsatlar var. Az önce söyledim bir yatırımcı 2 Ocak 2014’de borsa yüz endeksine 100 lira yatırım yapsaydı yıl sonunda parası 127 lira olacaktı. Mevduata yatıran bir yatırımcının 100 lirası da 108 lira oldu. Aradaki 15 lira sermaye piyasalarının bir primi ama bu tür piyasaların riskide var. Her zaman tablo böyle olmayabilir. Finans da yüksek risk alırsanız yüksek getiri elde edebilirsiniz. Risk ve getiri birbirinden ayrılmaz bir ikilidir. Bir de endeks rakamı baz aldığınız endekse göre içinde 30,50 ya da 100 tane senedin getirilerinin ortalamasıdır. Bunu içerisinden daha az getirenler var, daha çok getirenlerde var. Dolayısıyla iyi seçim yapılırsa yatırımcılarımız için ciddi fırsatlar var. O nedenle biz diyoruz ki bu tarafa da bakın, ilgilenin ama paranızın hepsini, yumurtaların hepsini bir sepete koymayın, çeşitlendirin işin uzmanlarından yararlanın çünkü burada önemli bir kazanç potansiyeli var.

İkinci mesajımızda bireysel emeklilik sistemini Türkiye’de 2003’te hayata geçirdik. Geçen sene devlet çok cömert bir teşvik başlattı. Diyor ki; 100 lira para yatırın, 25 lira da ben aynı ayda hesabınıza para yatıracağım. Bu üç yıllık faiz getirisine eşit, olağan üstü bir teşviktir. 2013 başından bu yana 2 milyon yeni katılımcı sisteme girdi ve toplamda beş milyon kişi bu sisteme seçmiş oldu. Fon miktarı 38 milyar liraya ulaştı. Allah izin verirse 2023’e kadar 10 milyonun üzerinde bir katılımcı bu sisteme girecek. Biz diyoruz ki vatandaşlarımıza paranızı tasarruf etme imkanınız varsa ayda yüz lira da olsa mutlaka bireysel emeklilik sistemiyle tanışın. Bu hem güvenilir bir sistem hem de getirisi iyi olan bir sistemdir. Bunun içerisinde farklı portföyler var. Çok risk almak istiyorsanız portföyün hepsi hisse senedi olan fonlar var onları seçin. Yok, risk almak istemiyorsanız portföyün hepsi devlet tahvilinden oluşan fonlar var onu seçin. Biraz ondan biraz ondan olsun istiyorsanız karma fonlar var, değişken fonlar var onları tercih edin. Dolayısıyla küçük yatırımcı diyebileceğimiz kesim için bireysel emeklilik sistemi ve yatırım fonları önemli bir fırsat.

9 Ocak’ta TEFAS (Türkiye Elektronik Fon Alım Satım Platformu) diye bir projeyi başlatacağız. Türkiye’de ki tüm yatırım fonlarını tek bir ekranda topluyoruz. Şu anda bir bankanın fonunu almak için o bankada hesabınızın olması lazım. X bankasında paranız var, Y bankasından fon almanız için paranızı oraya havale etmeniz gerekir. Bu 24 saat işlem yapılabilecek bir platform olacak ve Türkiye’de şu anda beş yüz tane yatırım fonunun hepsini bir ekranda göreceğiz. Bunun getirisi bir günlük, bir aylık, üç aylık, bir yıllık olmak üzere fonları kendi içerisinde karşılaştıracak. Bu fonların getirisini devlet iç borçlanma senetlerinin, mevduat faizinin getirisiyle karşılaştıracak. Altının, dövizin getirisiyle karşılaştıracak. Dolayısıyla performansta kim iyiyse burada bilgisayar kullanmayı bilen, internet bağlantısı olan herkes kim daha iyi fon yönetiyor, performansı kimin daha iyi onu görecek. Böylece yatırımcılarımız iyi yönetene gidecek. Bir rekabet ortamı sağlayacağız. Hem alım satımı kolay, hem de açık, şeffaf bir yapı olacak. Tanıtımını iyi yaparsak inanıyoruz ki her düzeyde, bin lirayla da işlem yapabileceksiniz, bir milyon lirayla da işlem yapabileceksiniz. Herkese hitap edecek yeni fırsatlar açacak bir kapı olarak düşünüyoruz.

Burada bir diğer noktada herkesin aile hekimi olduğu gibi bir finans danışmanının da olmasında fayda var, çünkü artık çok enstrüman var, eskisi gibi değil. Beş yüz tane fondan bahsediyoruz. Yüzlerce bireysel emeklilik fonundan bahsediyoruz. Artık özel sektör tahvilleri var, vadeli işlemler var, mevduat var vs. Bunların geleceğe yönelik olarak hangisinin beklentisi daha iyiyse yatırımcılarımızın onu seçmesi gerekir. Bazen mevduat daha iyidir, bazı dönemlerde ekonominin büyüme, canlanma potansiyeli olduğu dönemlerde hisse senedi daha iyidir. Burada ya yatırımcılarımızın kendileri belirli bir eğitime veya tecrübeye sahip olmaları lazım ya da bir finans ekibinden bilgi almaları gerekir. Çünkü parayı zor kazanıyoruz, kolay kaybetmeyelim. Yoksa şimdi internet o kadar yaygın ki çok fazla yalan yanlış bilgi var. Bunlarla her zaman isabetli karar verilemez. Rakamlara dayalı, daha analize dayalı bir tercih yatırımcılarımızın lehine olacaktır. Geleceğe yönelik beklentileri analiz ederek yatırım tercihinde bulunmak en doğrusudur.

Meclis Özel

Turkcell Superonline
Turkcell Superonline Atatürk Orman Çiftliği